Bitcoin, elektronik ortamda yaratılmış ve yine elektronik ortamda elde edilebilen dijital bir para birimidir. Merkezi olmadığından dolayı herhangi bir kurum, kuruluş veya kişinin kontrolü altında değildir. Bitcoinler Dolar veya Euro gibi banknotlar halinde basılan paralar değildir. Matematik problemleri çözebilen yazılımlar kullanan bilgisayarlarda, insanlar ve her geçen gün artan iş yerleri tarafından oluşturulmaktadır.

Bitcoin, Kripto Para olarak da bilinen, gelişen bir teknolojinin ilk örneğidir.

Bitcoin’in Normal Para Birimlerinden Farkı
Bitcoin, elektronik ortamdan bir şeyler almak için kullanılabilir. Bu anlamda, dijital ortamda da kullanılabilen Türk Lirası, Dolar veya Euro gibi nitelendirebileceğimiz bir para birimidir. Fakat Bitcoin’in en önemli özelliği ve onu bildiğimiz para birimlerinden ayıran şey merkezi olmamasıdır. Bitcoin ağını, hiçbir kurum kontrol etmemektedir. Bu bazı insanları rahatlatmaktadır. Çünkü, bu şu demek oluyor ki: Büyük bir banka bu paraya karışamaz.

Bitcoin’i kim oluşturdu?
Satoshi Nakamoto isimli bir yazılım geliştirici, matematiksel kanıta dayalı elektronik ödeme sistemi olan Bitcoin fikrini ortaya atmıştır. Buradaki fikir, hiçbir merkezi otoriteye bağlı olmayan, çok düşük işlem ücretiyle hemen hemen anlık olarak elektronik ortamda aktarılabilen bir para birimi oluşturmaktır.

Kim basıyor?
Kimse. Bu para birimi hiç kimseye hesap vermeyen, kendi kurallarını koyan bir merkez bankası tarafından fiziksel olarak üretilmemektedir. Çünkü merkez bankaları, milli borcu kapatmak için kolayca fazladan para basarak paranın değerini düşürebilmektedir. Bunun yerine, Bitcoin herkesin katılabileceği bir insan topluluğu tarafından dijital olarak oluşturulmaktadır.

Bitcoinler, dağıtılmış şebekedeki işlem gücü kullanılarak kazılmaktadır. Buna madencilik denir. Bu ağ aynı zamanda sanal para birimiyle yapılmış para işlemlerini etkili bir şekilde işleyerek, Bitcoin’i kendi ödeme ağı haline getirmektedir.

Sınırsız Bitcoin üretilebilir mi?
Hayır. Bitcoin protokolü – Bitcoin’in çalışmasını sağlayan algoritmalar – gereği madenciler tarafından yalnız 21 milyon Bitcoin yaratılabilir. Ama bu Bitcoinler daha küçük parçalar haline bölünebilir. Bölünebilecek en küçük miktar bir Bitcoin’in yüz milyonda biridir ve bu birime Bitcoin’in kurucusunun adı olan ”Satoshi” denir.

Bitcoin’in temeli nedir?
Geleneksel para birimlerinin temeli altın veya gümüştür. Teorik olarak bilirsiniz ki, bir bankaya gidip 1 dolar verirseniz karşılığında altın alabilirsiniz (tabii pratikte işe yaramıyor). Ama Bitcoin’in temeli altın değil, matematiktir.

Dünya çapında, insanlar Bitcoin üretmek için matematiksel bir formülü takip eden yazılımlar kullanmaktadır. İsteyen herkes bu matematiksel formüle rahatça ulaşılabilir ve böylece kontrol edebilir.

Yazılım aynı zamanda açık bir kaynaktır. Yani “sistem yapması gereken şeyleri yapıyor mu?” diye kontrol etmek isteyen herkes inceleyebilir.

Özellikleri neler?
Merkezsiz

Bitcoin ağı, tek bir merkezi otorite tarafından kontrol edilemez. Bitcoin üreten(kazan) ve transferleri işleyen her makine bu ağın bir parçasını oluşturur ve makineler birlikte çalışır. Yani teorik olarak bir merkez otorite bu ağın para politikasıyla uğraşıp bir erimeye neden olamaz – veya Avrupa Merkez Bankası’nın 2013’ün başlarında Kıbrıs’ta yaptığı gibi, kafasına göre müşterilerin parasını alamaz. Herhangi bir sebep yüzünden sistemin bir parçası çevrimdışı olsa da, para akışı devam eder.

Kolay Kurulum
Geleneksel bankalar yalnızca bir banka hesabı açtırmak için bile sizi türlü işlemlerden geçirir. Bir esnaf hesabı açmak bürokrasiyle donatılmış oldukça uğraştırıcı bir iştir. Ancak, bir Bitcoin hesabını hiçbir soruya cevap vermeden, hiçbir ücret ödemeden saniyeler içinde oluşturabilirsiniz.

Anonimlik
Kullanıcılar birden çok Bitcoin hesabı açabilir ve bu hesaplar herhangi bir isme, adrese veya kimliği ortaya çıkaran başka bir bilgiye bağlı değildir.

Şeffaflık
Bitcoin, Blockchain denilen bir nevi hesap defterinde, sistemde yapılmış olan tüm işlemlerin detaylarını saklar. Her şey blockchainde depolanır. Ayrıca kamuya açık bir Bitcoin hesabınız varsa, o hesapta ne kadar bitcoin saklandığını herkes görebilir. Sadece hesabın size ait olduğunu bilmezler.

Ama bunlara karşılık insanların hesaplarını daha saklı hale getirmek için uygulayabileceği şeyler vardır:
- Aynı bitcoin hesabını sürekli olarak kullanmamak
- Tek bir hesaba yüklü miktarda Bitcoin aktarmamak

Cüzi işlem ücretleri
Uluslararası aktarımlarda bankanız sizden onlarca ₺ ücret kesebilir. Bitcoin ise bu şekilde bir ücret almaz.

Hız
İstediğiniz yere para gönderebilirsiniz ve Bitcoin ağı transfer işlemini onayladığı anda paranız birkaç dakika içinde hedef noktaya ulaştırılır.

Geri ödemesizdir
Birine bitcoin yolladığınız an, alıcı size iade etmezse, geri alamazsınız. Sonsuza kadar gitmiş olur.
Bitcoin’de para gönderimi bir Bitcoin cüzdanından başka bir Bitcoin cüzdanına olur ve güvenlikli olması için dijital imza taşır. Ağ üzerindeki herkes para aktarımı hakkında bilgi edinebilir ve aktarım tarihçesi Bitcoin’in ilk ortaya çıktığı zamana kadar gidebilir.

Eğer piyasayı takip ediyor ve fiyatların artmasını bekliyorsanız elinizde Bitcoin tutmak çok iyi bir şeydir ama harcamadıktan sonra bu para birimine sahip olmanın ne anlamı var, öyle değil mi? Yani iş Bitcoin harcama noktasına geldiğinde, para işlemleri nasıl gerçekleşiyorlar?

Bitcoin Yoktur Sadece Bitcoin Aktarım Kayıtları Vardır
Bitcoinler’in olayı budur. Aslında yoklardır, sabit diskte bile kayıtlı değillerdir. ‘’Bitcoin’im var’’ diyen biri, bunu gösteremez. Belli bir Bitcoin hesabına bakarsanız orada dijital olarak tutulan Bitcoin göremezsiniz. Banka hesabınızda ₺ olmasına benzemez. Parmağınızla fiziksel bir şeyi, hatta dijital bir şeyi, işaret edip ‘’Al işte Bitcoin bu!’’ diyemezsiniz.

Bunun yerine, yalnızca artan ve azalan bakiyeli iki farklı hesap arasındaki işlemlerin kaydını görürsünüz. Yapılmış olan tüm işlemler blockchain denilen geniş bir ortak defterde tutulur. Bir Bitcoin hesabının bakiyesine bakmak isterseniz, bu bilgiye hesaba bakarak ulaşamazsınız. Blockchaine bakarak ayıklamanız gerekir.

İşlemlerin Görünümü
Eğer Ece, Berk’e biraz Bitcoin gönderirse bu işlem üç parça bilgi barındıracaktır:
- Girdi: Bu kayıt, Ece’nın o Bitcoinlere ilk başta nasıl ulaştığını gösterir (diyelim ki arkadaşı Tuğçe’den almış olsun)
- Miktar: Bu kayıt, Ece’nın Berk’e gönderdiği Bitcoin miktarını gösterir.
- Çıktı: Bu kayıtta ise Berk’in Bitcoin adresi gözükür.

Bitcoin Yollamak
Bitcoin yollamak için iki şeye ihtiyacınız vardır: Bitcoin adresi ve özel anahtar. Bitcoin adresi rastgele oluşturulur ve yalnızca harfler ve numaralar dizisidir. Özel anahtar daha farklı harfler ve numaralar dizilerinden oluşur ama Bitcoin adresinden farklı olarak, özel anahtar gizli tutulur.

Bitcoin adresinizi camdan yapılmış bir güvenli kasa olarak düşünün. Herkes kasanın içinde ne olduğunu görebilir; ama içinden bir şey almak veya içine bir şey koymak için özel anahtara sahip olmak gerekir.

Ece, Berk’e Bitcoin göndermek istediği zaman girdiyi, miktarı ve çıktıyı barındıran bir mesajı imzalamak için kendi özel anahtarını kullanır. Daha sonra Ece, kendi Bitcoin cüzdanından ortak Bitcoin ağına gönderim yapar. Orada, Bitcoin madencileri işlemi onaylar, işlem bloğuna koyar ve çözerler.

İşlem Onayı
Çünkü işleminizin madenciler tarafından onaylanması gerekir bu yüzden bazen onlar işlerini halledinceye kadar beklemeniz gerekir. Bitcoin protokolünün ayarlarına göre bir bloğun kazılması yaklaşık 10 dakikayı bulur.

Bazı tüccarlar bu blok onaylayıncaya dek sizi bekletebilirler. Yani aldığınız dijital ürünleri veya hizmetleri edininceye dek bir kahve molası verebilirsiniz.

Öte yandan bazı tüccarlar ise sizi işlem onaylanıncaya kadar bekletmezler. İşlem onaylanmadan önce aynı Bitcoinler’i başka yerde kullanmaya çalışmayacağınızı varsayıp size güvenebilirler. Bu genelde dolandırıcılığın çok önemli olmadığı, düşük gelirli işlemlerde olur.

Girdi ve Çıktı Miktarlarının Uyuşmaması
Bitcoinler yalnızca işlem kayıtları olarak var oldukları için, bir tane Bitcoin adresine bağlı farklı farklı işlemlerle karşı karşıya kalabilirsiniz. Diyelim ki Nazay, Ece’ye 2 bitcoin, Gözde üç Bitcoin ve Leyla bir Bitcoin yolladı ve bunların hepsi ayrı zamanlarda ayrı işlemler olarak gerçekleştiler. Bu işlemler Ece’nin cüzdanında altı Bitcoin oluşturacak şekilde tek bir dosya halinde birleşmezler. Ayrı işlemler olarak gözükürler. Ece, Berk’e Bitcoin göndermek istediği zaman cüzdanı, farklı işlem kayıtlarından gelen Bitcoinleri, Ece’nin göndermek istediği miktar kadar toplayıp göndermeye çalışacaktır.

Diyelim ki Ece’nin cüzdanında Berk’e göndermek istediği miktar tam olarak bulunmuyor. Belki de Berk’e yalnızca 1.5 Bitcoin göndermek istiyor. Bitcoin hesabındaki hiçbir işlem kaydı da bu miktarda değil ve toplandığı zaman da o miktara ulaşmıyor. Bu durumda Ece, işlemi küçük parçalara bölemez. Bir işlemin çıktısının yalnızca tamamını harcayabilirsiniz. Yani biri size para gönderdiğinde küçük parçalara bölemezsiniz; gelen miktarı kullanmak durumundasınız.

Böyle bir durumda Ece, kendisine gelmiş olan işlemlerden birini Berk’e aktarmak zorunda kalacaktır ve para üstü Ece’ye iade edilecektir.

Ece, Nazay’dan aldığı 2 Bitcoin’i Berk’e yollar. Girdi olarak Nazay ve çıktı olarak Berk gözükecektir. Miktar ise 1.5 Bitcoin olarak gözükür çünkü Ece’nin göndermek istediği miktar bu kadardır. Bu yüzden, Ece’nin cüzdanı otomatik olarak iki farklı çıktı oluşturur: 1.5 Bitcoin Berk’e gönderilir ve 0.5 Bitcoin para üstü olarak Ece’ye geri gelir.

İşlem Ücreti
İşlem ücretleri çeşitli faktörler kullanılarak hesaplanır. Bazı cüzdanlar manuel olarak işlem ücreti ayarlamanıza izin verir. Bir işlemin, alıcı tarafından alınmayan veya göndericiye para üstü olarak dönmeyen herhangi bir bölümü işlem ücreti olarak kabul edilir. Bu ücret daha sonra bu işlem bloğunu çözecek kadar şanslı olan madenciye ekstra ödül olarak gider.

Şuanda birçok madenci işlem ücreti olmadan çalışıyorlar. Ama blok çözmenin Bitcoin ödülü azaldıkça, bu durum değişecek gibi gözüküyor.

Geçmişte alınan işlem ücretlerinin üzücü yanlarından biri o ücretlerinin hesaplanmasının karmaşık ve gizli bir şekilde yapılmasıydı.

Bitcoin işlemlerini yöneten çekirdek yazılıma gelen güncellemeler, işlem ücretlerinin halledilme şeklini değiştirecek.

Fiş Alımı
Versiyon 0.9 ile birlikte gelen ve ödemelerin şeklini değiştirerek daha kullanıcı dostu ve olgun hale getiren değişikliklere rağmen, Bitcoin’in özellikleri arasında fiş vermek yoktur.

Ancak, BitPay gibi ödeme işleyiciler normal Bitcoin işlemlerinde bulamayacağınız fiş alımı vb. özellikler sunmaktadır.

Bir Bitcoin’in Yalnızca Bir Parçasını Göndermek İsterseniz
Bitcoinler ayrıştırılabilir. Bir ‘Satoshi’ bir Bitcoin’in yüz milyonda biridir, ve Bitcoin ağında en az 5430 Satoshi değerinde bir işlem yapabilirsiniz.
Bitcoin cüzdanları, ödeme yapmak için gerekli olan özel anahtarları saklamanızı sağlarlar. Farklı tipteki cihazlar için farklı şekillerde olabilirler. Bilgisayarda tutmaktan sakınıyorsanız, bunları kağıt üzerinde bile saklayabilirsiniz. Bitcoin cüzdanınızı güvence altına almanız elbette çok önemlidir.

Bitcoinler bildiğimiz banknotların modern halleridir ve her geçen gün iş yerleri ödeme olarak Bitcoin’i kabul etmeye başlamaktadır. Bitcoin nasıl üretilir ve bir Bitcoin işlemi nasıl gerçekleşir biliyoruz, peki ama nerede tutuluyorlar? Günlük hayatta kullandığımız paraları elle tutulur, gözle görülür bir cüzdanda tutarız. Bitcoinler’de de durum buna benzer ama Bitcoinler normalde elle tutulur bir cüzdanda değil, dijital bir cüzdanda tutulur.

Aslında tam olarak doğru söylemek gerekirse, teknik olarak Bitcoinler hiçbir yerde tutulmuyor. Bunun yerine sizin sakladığınız şey, halka açık Bitcoin adresinize erişmek ve işlemleri onaylamak için kullandığınız güvenli dijital anahtarlardır.

Bitcoin cüzdanları türlü şekillerde olabilir. Kullanılan 5 ana tip cüzdan vardır: bilgisayarlar, mobil cihazlar, internet, kağıt ve harici donanımlar.

Masaüstü Cüzdanlar
Eğer Bitcoin’in orijinal sürümü olan Bitcoin Core’u yüklediyseniz cüzdanınız oluşmuş demektir ama bunun farkında bile olmayabilirsiniz. Ağ üzerindeki işlem geçişini sağlamanın yanında bu yazılım aynı zamanda sanal para birimi göndermenizi, almanızı ve bunları yapmak için kullandığınız özel anahtarı saklamanızı sağlamaktadır.

Farklı özelliklere sahip farklı masaüstü cüzdanları da bulunmaktadır. Windows, Mac OSX ve Linux üzerinden çalışan bir çok cüzdan bulunmaktadır.

Mobil Cüzdanlar
Masaüstü cüzdanlar pek çok yönden iyidir. Ama eğer dışarıya çıkmış ve bir mağazada Bitcoin ile ödeme yapmaya çalışıyorsanız; pek kullanışlı değillerdir. Bu noktada, mobil cüzdan size yardımcı olabilir. Akıllı telefonunuzdaki diğer uygulamalar gibi çalışan bu cüzdan, Bitcoin adresinizin özel anahtarlarını saklayarak direkt olarak telefonunuzdan ödeme yapmanızı sağlamaktadır. Bazı durumlarda, Bitcoin cüzdanınız telefonunuzun yakın alan iletişiminden (NFC) bile faydalanarak hiç bir bilgi girmenize gerek kalmadan, sadece telefonunuzu okuyucuya dokundurarak ödeme yapmanızı sağlayabilmektedir.

Mobil cüzdanların ortak özelliklerinden biri, Bitcoin tam sürümünü kullanmıyor olmalarıdır. Bitcoin tam sürümü, sürekli büyümeye devam eden ve birkaç gigabyte boyutunda olan Bitcoin blockchainini indirir. Bu durum da sizin telefon faturanıza pek iyi yansımaz. Zaten pek çok telefonun hafızası, bu blockchaini kaydetmeye yetmeyecektir.

Bunun yerine bu mobil cüzdanlar genelde basitleştirilmiş ödeme onayı (SPV) kullanır. Blockchainin küçük bir kısmını indirir ve bilgilerin doğru olduğu konusunda Bitcoin ağındaki diğer düğümlere güvenir. Android ve IoS tarafında bir çok cüzdan uygulaması seçeneği varken Apple’ın Bitcoin cüzdanları konusundaki paranoyası epey meşhurdur. 2013 Kasımında Coinbase’in mobil cüzdan uygulaması ve ondan sonra Şubat 2014’te Blockchain’in IOS uygulaması, App Store’dan tamamen çıkartılmıştır. Temmuz 2014’te, Bitcoin cüzdan uygulamaları tekrar IOS’ta gözükmeye başlamıştır ve artık tüm büyük Bitcoin cüzdan üreticileri eski uygulamalarının yeni versiyonlarını çıkartmaktadırlar.

Çevrimiçi Cüzdanlar
Web tabanlı cüzdanlar anahtarlarınızı başkası tarafından kullanılan ve internete bağlı bir bilgisayarda yani sunucuda çevrimiçi olarak tutarlar. Bu tarz pek çok sistem için uygundur. Bunlardan bazıları farklı cihazlar arasında Bitcoin adresinizi kopyalayarak mobil ve masaüstü cüzdanlarınıza da bağlanabilmektedir.

Web tabanlı cüzdanların avantajlarından biri hangi cihazı kullandığınız farketmeksizin istediğiniz her yerde bağlanabiliyor olmanızdır. Ama bunun yanında büyük de bir dezavantajları vardır: Doğru şekilde kullanılmazsa, o internet sitesini kullanan kişi veya organizasyon özel anahtarlarınızın kontrolünü ele geçirebilir. Bu biraz korkutucu bir şeydir, özellikle de belli bir miktar Bitcoin biriktirmişseniz.

Cüzdan ve Bitcoin takasının birleşimi olan Coinbase, çevrimiçi cüzdan sistemini dünya geneline yaymıştır. Amerika’daki ve Avrupa’daki kullanıcılar takas hizmetleri aracılığıyla Bitcoin satın alabilirler.

Circle, dünya çapındaki kullanıcılarına Bitcoin depolama, yollama, alma ve satın alma imkanı sunmaktadır. Şu sıralar yalnızca ABD’deki vatandaşlar mevduat fonlarını banka hesaplarıyla bağlayabilmektedir ama diğer ülkelerdeki kullanıcılar da kredi kartı kullanabilmektedir.
Blockchain de popüler bir web tabanlı cüzdan sunmaktadır.

Donanım Cüzdanları
Donanım cüzdanları şuan için pek yaygın değildir. Bunlar, özel anahtarları elektronik olarak saklayabilmek ve ödemeleri kolaylaştırmak için tasarlanmış cihazlardır.

Trezor Donanım Cüzdanı
Trezor donanım cüzdanı önemli bir miktarda parayı saklamak isteyen ama bunu yaparken üçüncü kişilere güvenmek istemeyen Bitcoinciler için tasarlanmıştır.

Ledger USB Cüzdan
Ledger USB Bitcoin cüzdanı, akıllı kart teknolojisini kullanmaktadır ve uygun bir fiyata bulunabilmektedir.
Ethereum’u anlamadan önce, internetin çalışma mantığını anlıyor olmanız gerekiyor.

Günümüzde kişisel verilerimiz, şifrelerimiz ve mali bilgilerimizin çoğu Amazon, Facebook veya Google gibi şirketlerin bulut sunucularında, bilgisayarlarında depolanmaktadır. Şuan okuduğunuz bu yazı da bir sunucu üzerinde kayıtlıdır.

Yukarıda bahsettiğimiz şirketler bu verileri depolamak ve güvence altına almak için uzmanlardan oluşan görevleri görevlendirdiği için bu durum epey kolaylılık sağlamaktadır.

Ancak bu kolaylıkların yanında aynı zamanda güvenlik açıkları da vardır. Şimdiye kadar çoktan öğrendik ki bir hacker veya bir hükümet, üçüncü tarafları etki altına alarak veya tarafa saldırarak dosyalarınıza sizin bilginiz olmadan erişim sağlayıp, önemli bilgilerinizi çalabilir, dosyalarınıza sızabilir veya değiştirebilir.

Apache Web Server’ın kurucusu Brian Behlendorf, belki de biraz aşırıya kaçarak, bu merkezleştirilmiş tasarımı “internetin “ilk günahı” olarak adlandırmıştır. Behlendorf gibi düşünen bazıları internetin merkezi olmamak için yaratıldığını öne sürmüşlerdir.

Blockchain gibi teknolojiler, bu amaca hizmet etmektedir.

Ethereum da bu teknolojilere yeni katılanlardan biridir.

Bitcoin’in amacı PayPal’ı ve internet bankacılığını ortadan kaldırmakken; Ethereum’un amacı Blockchain teknolojisi kullanarak veriyi işlem ipoteklerini depolayan ve karmaşık mali araçların izini süren üçüncü parti sistemleri ortadan kaldırmaktır.

“Dünya Bilgisayarı”
Kısaca Ethereum, mevcut istemci sunucu modelini merkezsizleştirerek, bazılarına göre demokratikleştirerek, bir “Dünya Bilgisayarı” olmak istemektedir.

Ethereum’da, sunucular ve bulutların yerini dünya çapındaki gönüllüler tarafından yürütülen binlerce ‘düğüm’ almaktadır.

Hayal edilen şey, Ethereum’un bu işlevselliği dünyanın her yerindeki insanlara ulaştırmasıdır.

Uygulama mağazasında dolaşırken gördüğünüz küçük sembolleri ele alalım. Bankacılık, mesajlaşma ile ilgili piyasada yüzlerce uygulama vardır. Bu uygulamaların hepsi, sizin kredi kartı bilgilerinizi, işlem geçmişinizi ve diğer kişisel bilgilerinizi genellikle üçüncü taraflarca yönetilen sunucularda depolaması için bir şirkete güvenmektedir.

Sizin hangi uygulamaları seçeceğiniz de üçüncü partiler tarafından kontrol edilmektedir çünkü Apple ve Google, belli başlı uygulamaları öne çıkarmaktadır.

Bunlara Evernote veya Google Docs gibi çevrimiçi dosya hizmetleri örnek verilebilir.

Eğer her şey planlandığı gibi giderse Ethereum, bu gibi hizmetlerdeki verilerin kontrolünü sahiplerine geri verecektir.

Ana fikir şudur: Tek bir şirket vb. varoluş, sizin dosyalarınızın kontrolünü ele geçiremeyecek veya kafasına göre uygulamayı yasaklayıp bir süreliğine dosyalarınıza ulaşamamanıza neden olamayacak. Yani sadece kullanıcılar değişiklik yapabilecek, farklı bir varoluşlar değil.

Teorik olarak, insanların bilgilerini kontrol edebiliyor olmasını günümüz dijital çağında alışmış olduğumuz ulaşımı kolay bilgilerle birleştiriyor. Dosyada ne zaman bir değişiklik yapsanız, ne zaman bir not ekleyip çıkarsanız, ağ üzerindeki her ‘düğüm’ sizinle birlikte bu değişiklikleri yapacak.

Belirtmekte fayda var ki bu fikre şüpheli yaklaşanlar da bulunmaktadır.

Uygulamalar fikir olarak mümkün gözükse de, hangi blockchain uygulamalarının kullanışlı, güvenli, ölçeklenebilir olacağı ve bu uygulamaların bugün kullandığımız uygulamalar kadar elverişli olup olmayacağı belli değildir.
Ethereum Nedir?’de bahsettiğimiz gibi, Ethereum’un amacı yeni bir tür kullanımı destekleyen merkezi olmayan bir uygulama mağazası ve internet ağı olarak işlev görmektir.

Ethereum’un bir sahibi olmamasına rağmen, onu destekleyen sistem işlevsel olarak özgür değildir. Özgür değildir çünkü bu ağ, bir uygulamayı veya programı sürdürebilmeyi sağlamak için gerekli olan bilişimsel kaynakları karşılayabilmek için ‘Ether’ denilen eşsiz bir kod parçasına ihtiyaç duyar.

Bitcoin gibi Ether de dijital bir taşıyıcı varlıktır. Tıpkı nakit para gibi, bu birimlerin de bir işlemi onaylaması için üçüncü taraflara ihtiyacı yoktur.

Ancak dijital bir birim veya ödeme yöntemi olarak kullanılmaktan ziyade Ether’in amacı ağ üzerindeki merkezi olmayan uygulamalar için bir nevi yakıt sağlamaktır.

Bu anlamda Ether’e bazen “dijital petrol” de denilir. Ethereum’daki işlem ücretleri, işlemin ne kadar yakıt harcayacağına göre hesaplanır.

Her işlemin ücreti, işlemi gerçekleştirmek için gereken hesap gücüne dayanarak hesaplanan, miktarda yakıt gerektirir. Mesela bir işlem ücreti 500 yakıt olabilir ki bu ücret de Ether ile ödenir.

Bir iktisadi sistem olarak Ether’in ekonomisi için koyulmuş kurallar biraz açık uçludur. Bitcoin’in 21 milyonluk bir limiti varken; Ether’in böyle bir limiti yoktur.

Şuan var olan Etherlerden 60 milyonu 2014’teki kitle fonu kampanyasında kullanıcılar tarafından satın alınmıştır.

Bu miktarın 12 milyonu, bu sistemin altındaki teknoloji üzerine çalışan araştırmacılar ve geliştirmecilerden oluşan Ethereum Vakfı’na gitmiştir. Her 15 ila 17 saniyede bir de, ağ üzerindeki işlemleri onaylayan madencilere 5 Ether (ETH) verilmektedir.

Bir yılda en fazla 12 milyon Ether kazılıyor. Neredeyse her 15-17 saniyede bir, ne zaman bir madenci bir blok veya bir işlemler dizini keşfetse, 5 Ether oluşturuluyor.

Yani kimse toplamda ne kadar Ether var bilmiyor ve Ether üretimi hakkında, içinde bulunduğumuz 2017 yılından sonra daha da az bilgimiz olacak çünkü Ethereum yeni bir PoS (proof-of-stake) oy birliği algoritmasına geçiş yapmayı planlıyor.

Bu değişiklik büyük ihtimalle beraberinde Ether kurallarında da değişiklere neden olacak ve belki de madencilik için yapılan destekler azalacak.
Blockchain Türkçeye blok zinciri olarak çevrilebilir. Kabaca bakıldığında şifrelenmiş şekilde veri yönetimi sağlayan dağınık yapıda bir veritabanı sistemidir.

Blockchain teknolojisi, daha önce karşılaştığınız diğer sistemlerden pek farklı değildir. Blockchain ile pek çok insan bilgi kayıtlarına girdi yazabilir ve kullanıcılar bahsettiğimiz bilgi kayıtlarının ne yönde değiştirildiğini veya güncellendiğini görebilir. Buna örnek olarak Wikipedia sitesini gösterebiliriz. Yazılanlar tek bir kişinin ürünü değildir. Yani bilgi tek bir kişinin tekelinde değildir.

Ancak Wikipedia ile olan bu benzerlikler kabaca bir bakışta görünenlerdir. İşin derinine indiğimiz zaman, blockchain teknolojisini eşsiz kılan özellikler daha belirgin hale geliyor. İkisi de dağıtılmış ağlar üzerinden çalışırken Wikipedia, World Wide Web (WWW) protokolü üstüne kurulmuştur, istemci sunucu mimarisi kullanır.

Eğer yetkisi varsa, bir kullanıcı, merkezi sunucuda bulunan Wikipedia yazılarını değiştirebilir ve ne zaman bir kullanıcı Wikipedia sayfasına erişirse, asıl kopyanın güncellenmiş haline ulaşır. Veritabanının kontrolü Wikipedia yöneticilerinde kalır, böylece erişim ve yetkiler merkezi otorite tarafından muhafaza edilir.

Wikipedia’nın dijital belkemiği günümüzde hükümetlerin, bankaların, sigorta şirketlerinin kullandığı yüksek korumalı ve merkezli veritabanlarına benzer. Merkezli veritabanlarının kontrolü, güncellemelerin, erişimin ve siber tehditlere karşı korunma yönetimi dahil olmak üzere site sahiplerindedir.

Wikipedia’nın asıl kopyası bir sunucu üzerinde düzenlenir ve tüm kullanıcılar yeni halini görür. Blockchain kullanımında ağ üzerindeki her -tabiri caizse- düğüm, aynı sonuca ulaştırır. Hepsi kayıtlı bilgiyi birbirlerinden bağımsız olarak günceller ve en popüler kayıt bir nevi resmi kayıt haline gelir. İşlemler yayınlanır ve her düğüm kendi güncelleşmiş versiyonunu yaratır.

Blockchain teknolojisini bu kadar kullanışlı yapan şey de tam olarak budur. Bu farklılık, dijital ilişkileri kolaylaştırmak için güvenilir bir tarafa olan ihtiyacı kaldırarak bilgi kaydında ve dağıtımında bir yeniliği temsil eder.

Tüm faydalarına rağmen, blockchain teknolojisi yeni bir şey değildir. Yeniden ziyade, daha önceden kullanışlılıkları kanıtlanmış birkaç teknolojinin kombine edilip uygulanmış hali diyebiliriz. Bitcoin‘in yaratıcısı Satoshi Nakamoto‘nun fikrini bu kadar kullanışlı yapan şey özellikle 3 teknolojinin birleşimiydi:

- İnternet
- Özel anahtarlı kriptografi
- Teşvikleri yöneten protokol

Bunların birleşimiyle ortaya çıkan sonuç: Güvenilir bir 3. kişiye ihtiyaç duyulmadan yapılabilen dijital para işlemleridir. Dijital ilişkileri güvence altına alan şey, blockchain teknolojisinin basit ama kuvvetli ağ yapısına dayanıyor olmasıdır.

Dijital Güveni Tanımlamak
Güven kavramı farklı taraflar arasındaki riskli bir karardır. Dijital ortamlarda birine güvenip güvenemeyeceğinize karar verme aşamasında iş genelde karşınızdakinin kimliğini ve yetkisini öğrenmede biter.

Yani karşımızdakinin cevaplamasını istediğimiz şeyler aslında ”Gerçekten söylediğin kişi misin?” ve ”Yapmaya çalıştığın şeyi yapıyor olmalı mısın?” sorularıdır.

Blockchain teknolojisindeyse, özel anahtarlı kriptografi size sahiplik sunuyor. Böylece kimlik doğrulama gereksinimlerini halletmiş oluyorsunuz. Yani karşınızdakine, kendinizi tanıtmanız için vermeniz gerekenden fazla bilgi vermek durumunda kalmıyorsunuz. Bu yolla muhtemel bir hacker saldırısından da kurtuluyorsunuz.

Kimlik doğrulamak yeterli değildir. Yetki, yeterli paraya sahip olmak, doğru para türüyle işlem yapmak gibi şeyler dağıtılmış, eşler arası ağa ihtiyaç duyar. Dağıtılmış bir ağ, merkezli bir yozlaşma veya hata meydana gelme riskini azaltır.

Bu dağıtılmış ağ aynı zamanda işlem ağının kayıtların saklanması ve güvenliği için kullanılmalıdır. Bir para işlemine yetki vermek, tüm ağın uymak için tasarlandığı kuralları yerine getirmesi sonucunda gerçekleşir.

Bu şekilde yapılan kimlik doğrulamalar ve yetkilendirmeler dijital para işlemleri yaparken karşınızdaki kişiye güven duyma zorunluluğunu ortadan kaldırır. Günümüzde dünyanın dört bir yanındaki endüstrilerin girişimcileri bu gelişmenin etkilerini fark etmişlerdir. Hayal edilmemiş, yeni ve güçlü dijital ilişkiler artık bu sayede mümkün hale gelmiştir. Blockchain teknolojisi sıklıkla internet üzerinden para işlemlerinin belkemiği olarak tanımlanır.

Hatta, kriptografik anahtarların ve ortak defterlerin kullanıcıları güvenli ve resmi dijital ilişkiler kurmaya teşvik edebileceği fikri epey ilgi görmektedir. Hükümetlerden bilgi işlem şirketlerine, bankalara kadar türlü çevreler bu para işlem sistemini edinmek için can atmaktadır.

Dijital işlemler için çok önemli olan kimlik doğrulama ve yetkilendirme, blockchain teknolojisinin yapılandırmasıyla oluşmuştur.

Bu fikir, güvenilir bir kayıt sistemine ihtiyaç duyulan her yerde kullanılabilir.
Blockchain Nedir? başlıklı yazıda belirtildiği gibi, bir blockchain oluşturmak için kullanılan üç temel unsur vardır. Bunların hiçbiri yeni bulunmuş şeyler değil fakat bu üçünün bir araya getirilip uygulamaya konulması yeni bir şeydir.

Bu üç unsur şudur:
1. Özel anahtarlı kriptografi
2. Ortak defterli dağıtılmış bir ağ
3. Ağın işlemlerini, kayıt tutumunu ve güvenliği sağlamaya yönelik teşvik

Aşağıda bu teknolojilerin bir araya gelerek dijital ilişkileri nasıl güvence altına aldığını açıklayacağız.

Kriptografik Anahtarlar

Örneğin:
- İki kişi internet üzerinden işlem gerçekleştirmek istiyor
- İkisi de birer adet özel ve halka açık anahtar bulunduruyor

Bu blockchain teknolojisi bileşiminin asıl amacı güvenli bir dijital kimlik yaratmaktır. Kimliğiniz, bulundurduğunuz özel ve halka açık kriptografik anahtarların karışımı sonucunda ortaya çıkartılır.

Bu anahtarların birleşimi aşırı derecede kullanışlı bir dijital imza oluşturur.

Karşılığında, bu dijital imza size güçlü bir sahiplik kazandırır.

Kimlik
Güçlü bir sahipliğinizin olması dijital ilişkilerinizi güvence altına almak için yeterli değildir. Kimlik doğrulama probleminizi ortadan kaldırır ancak hala daha işlemleri ve yetkileri onaylayabiliyor olmanız lazımdır. (Yetkilendirme).

Dağıtılmış Ağ
Dağıtılmış ağın faydası ve bu ağ tipine duyulan ihtiyaç ormanda bir ağaç düşerse adlı düşünce deneyiyle anlaşılabilir.

Eğer ormandaki bir ağaç düşerse ve kameralar bunu kayıt ederse, o ağacın düştüğüne emin olabiliriz. Çünkü niye veya nasıl düştüğünü tam olarak bilemiyor olsak da, düşmüş olduğuna dair görsel bir kanıtımız vardır.

Bitcoin, blockchaininde de yukarıda bahsettiğimiz kameralar yerine, çok geniş bir ağa yayılmış doğrulayıcılar vardır. Bu doğrulayıcılar bir şey olduğu zaman, o olayı aynı anda ve aynı şekilde gördüklerine dair fikir birliği sağlıyorlar. Ama kamera yerine, matematiksel doğrulamayı kullanıyorlar.

Kısaca ağın büyüklüğü, ağın güvenliğini sağlamak için önemli.

Bitcoin blockchainin en çekici özelliklerinden biri de budur. İnanılmaz geniş bir ağa ve çok büyük bir işlem gücüne sahiptir. İşleme sırasında Bitcoin 3,500,000 TH/s işlem gücü tarafından korunuyor. Bu sayı, dünyanın en büyük ilk 10.000 bankasının işlem hacminin birleşiminden daha büyüktür. Henüz iki senelik olan ve neredeyse hala daha test evresinde olan Ethereum, 12.5 TH/s işlem gücü tarafından korunuyor ki bu sayı Google’ın işlem hacminden daha büyüktür.

Kayıt Sistemi
Kriptografik anahtarlar bu ağ ile birleştirildiği zaman, süper kullanışlı dijital etkileşimler ortaya çıkıyor. Bu süreç şöyle başlıyor: A tarafı özel anahtarını alıp bir nevi duyuru yaparak -Bitcoin söz konusuysa, bir miktar kripto para gönderdiğine dair- B tarafının halka açık anahtarına bağlıyor.

Protokol
Dijital imzayı, zaman damgasını ve alakalı bilgileri barındıran bir blok, daha sonradan ağdaki tüm düğümlere yayınlanır.

Ağ Hizmet Protokolü
Realist bir insan, yukarıda verdiğimiz ormanda ağaç düşmesi deneyine şu soruyla karşı çıkabilir: “Ormanın içinde bir milyon bilgisayar bir ağacın düşüp düşmeyeceğini kayıt etmek için niye bekliyor olsun? Başka bir deyişle, işlem gücünü ağın güvenliği sağlamak için nasıl ayarlıyorsunuz?”

Açık ve kamusal blockchainlerde bu durum madencilik ile oluyor.

Blockchainlerde, kendi bilgisayarınızın işlem gücünü ağa hizmet etmeye adarsanız karşılığında ödüller alabiliyorsunuz. Yani insanların şahsi çıkarları, toplumun hizmetini sağlamaya yarıyor.

Bitcoin‘deki protokolün amacı, aynı Bitcoin’in aynı anda farklı işlemlerde kullanılıp kullanılmadığını denetlemektir ve bu denetleme işi oldukça zordur.

Bitcoin bu açıdan altına, herhangi bir mal varlığına benziyor. Bitcoinler eşsiz olmalı ki değerli olsunlar. Bu eşsizliği sağlamak için, ağa hizmet eden düğümle POW (proof-of-work) matematik problemlerini çözerek yapılan her Bitcoin işleminin geçmişini tutuyor.

Yani bir nevi işlemcileri (CPU) ile oy veriyor. Yeni blokları ya kabul ediyorlar, ya da geçersiz oldukları sebebiyle reddediyorlar. Madencilerin çoğunluğu aynı karara varınca, zincire yeni bir blok ekliyorlar. Bu blokta zaman damgası oluyor ve bazen veri veya mesaj da olabiliyor.

Örnek bloklar zinciri:
Her blockchain’in türü, miktarı ve doğrulaması farklı olabilir. Blockchain’in protokolüne veya geçerli veya geçersiz olması durumunda uygulanan kurallara bağlı.
Her blockchain’in doğrulanma süreci kendine has olabilir. Düğümler, işlemlerin nasıl doğrulanacağı konusunda bir oy çoğunluğuna sahip olursa yeni kurallar eklenebilir. Yani herkesin zevki kendine durumu vardır ve insanlar zevklerini henüz yeni yeni keşfediyor.

An itibariyle, bu keşiflerin çok sık yapıldığı bir blockchain evresindeyiz. Ancak şu ana kadar bu keşiflerden elde edilen tek sonuç, hala daha blockchain protokolünün tüm hünerlerini anlayamadığımızdır.
Yıllar içinde blockchain teknolojisi çok detaylı bir şekilde incelendi ve araştırmalar için milyonlarca dolar harcandı. Blockchain teknolojinin çeşitli durumlarda kullanıma uygun olup olmadığını görmek için birçok test yapıldı.

Blockchain teknolojisi dijital dünyada kimliklendirme ve yetkilendirme gibi konular için yeni araçlar sunuyor ve bu konularda merkezi yöneticilere duyulan ihtiyacı ortadan kaldırıyor. Bunun sonucunda, yeni dijital ilişkilerin kurulmasını sağlıyor.

Yeni dijital ilişkileri güvence altına aldığı ve düzenlediği için blockchain teknolojisi devrimi, internet işlemlerinin belkemiği olarak gösterilmektedir.

Ama internetteki yeni işlem katmanının belkemiği olarak gösterilmesine rağmen bazen blockchainler, özel şifrelenmiş anahtarlar ve kripto paralar kullanıma uygun değillerdir.

Pek çok grup, insanlara blockchain, ana kopya ve istemci sunucusu veritabanı arasında seçim yaparken yardımcı olmak için akış şemaları oluşturdu.

Verinin Denetlenebilir Bir Geçmişe Sahip Olması
Fiziki mühürler ve özellikler yüzünden bir kağıtı taklit etmek zor olabilir. Bir şeyi taşa kazımak gibi, kağıda yazılmış belgelerin de belli bir kalıcılığı vardır.

Ama eğer verinin düzenli bir akış içinde olduğu, işlemlerin sürekli halde gerçekleştiği bir sistemde kayıt tutmak için kağıt en iyi çare olmayabilir. El ile veri kaydı yapmak insani limitlerle kısıtlanmaktadır.

Bu yüzden eğer veri ve verinin geçmişi, kurulmaya çalışan dijital ilişkilerde önemliyse; pek çok tarafın sisteme yeni girdiler yazmasına ve müşterilerin bu kayıtları kontrol etmesine izin vererek blockchain teknolojisi bu probleme bir çözüm sunmaktadır.

Verilerin Merkezi Bir Otorite Tarafından Kontrolü
Kimliklendirme ve yetkilendirmelerin yönetiminin üçüncü kişilerin elinde olması için bazı sebepler vardır. Bazı zamanlarda, bunları üçüncü kişilerin kontrol etmesi gayet uygundur. Eğer en önemli olan şey verinin gizliliğiyse, ağa hiç bağlanmaya gerek bile kalmadan veriyi güvence altına almanın yolları vardır.

Ama eğer hesapları ve girişleri barındıran mevcut bilgi işlem yapısı dijital kimliklerin korunumu için yeterli değilse, burada devreye blockchain teknolojisi girebilir.

Satoshi Nakomoto’nun “Bitcoin: Eşler Arası Elektronik Nakit Sistemi” adlı yazısında yazdığı gibi: “Tüccarların, gerekenden fazla bilgi almaya çalışan müşteriler konusunda dikkatli olmaları gerekir. Dolandırıcılık yaşanması kaçınılmazdır.”

Özel anahtar şifrelemesi, dijital ilişkiler kurmak için kullanılan merkezi sistem ve detaylı hesaplar gerektirmeden işlemlere izin vermektedir. Eğer bu veri tabanı, küçük çaplı işlemleri gerçekleştirmek için milyonlarca dolar sermayeye ihtiyaç duyuyorsa; çözüm blockchain teknolojisi olabilir.

En Önemli Şey İşlemin Hızı Mıdır?
Eğer yüksek performanslı, milisaniyelik işlemler aranıyorsa geleneksel merkezi sistemler kullanmak daha iyidir. Veri tabanı olarak blockchain kullanmak yavaştır ve veriyi depolamanın ve zincirdeki her bloğu kazmanın bir maliyeti vardır. Geleneksel istemci sunucu veri tabanına dayalı merkezi veri sistemleri kullanmak şuan için daha hızlı ve daha ucuzdur.

Kısaca, hala daha blockchain teknolojisinin potansiyelini tam olarak bilmiyor olsak da şuana kadar blockchainin kullanım amacı tamamen kayıt sistemlerinin bir parçası olarak dijital ilişkileri yönetmek ve koruma altına almak olmuştur.
Node Nedir? Blockchain ile Nasıl Çalışır?
Internet ortamında “Kripto Para” veya “Blockchain” üzerine herhangi bir araştırma yaptıysanız muhtemelen yolunuz “Node” ile kesişmiştir. Node ismini verdiğimiz yapılar, blok zincirinin bütünlüğünü korumak için oldukça önemli görevlere sahiptir. Basitçe ifade edecek olursak Node, sadece tek bir bilgisayarda veya başka bir donanım aygıtında bulunan blok zincirinin bir kopyasıdır.

Node adını verdiğimiz bu yapılara Türkçede “Düğüm” de diyebiliriz. Bu düğümler temelde, insanların blok zinciri üzerinde meydana gelen kripto para işlemlerini takip etmek için kullandıkları defterlerin bir nevi kopyalarıdır. Yeni bir düğüm oluşturmak isteyen herkes bu işlemi basit bir şekilde gerçekleştirebilir.
Ayrıca herhangi bir özel kripto para birimi için ya da daha farklı amaçlar için, tamamen hayal gücünüze kalmış, blok zincirinin bütün işlem geçmişinin kopyasını elde edebilir. Fakat şöyle bir sorun var; bu düğümleri çalıştırabilmek için çok fazla alana ve belleğe ihtiyacınız var. Çünkü blok yığınları oldukça fazla miktarda veri içeriyor olabilir. Bu nedenle düğüm oluşturmak isteyen herkesin tüm bu verilerle başa çıkabilecek kapasitede olması gerekli.

Full Node ve Light Node
Full Node, bir blok zincirinde meydana gelen her bir işlemin tam bir listesidir, kabaca verilerin tamamıdır. Light Node ise sadece kısmi bir listedir, belirli bir döneme veya kısma ait verileri tutar. Örneğin tam bir Bitcoin düğümü, 2009’dan bu yana Bitcoin ağında oluşturulmuş her bir blokta yer alan verilerin tümüne sahip olacaktır. Light Node, yalnızca bir ayda oluşturulmuş bloklara veya daha da azına sahip olabilir.

Light Node’lar sadece kısmi blok zinciri geçmişi içermesine rağmen bir şekilde Full Node’lara bağlanırlar. Böylece içerdikleri verilerin doğru kaldığından ve etkili bir şekilde kullanılabileceğinden emin olmamıza yardımcı olur.

Node’ların Amacı Nedir?
Düğümlerin temel amacı, belirli bir kripto para birimi için blok zincirinin bütünlüğünü korumaktır. Dünyanın herhangi bir yerinde sadece tek bir düğüm varsa bile tüm bir blok zincirinin geçmişi korunabilir. Böylece düğümler sayesinde blok zinciri üzerinde çalışan kripto para birimleri siber saldırılar, güç kesintileri veya sistematik çöküntüler vb. durumlara dirençli hale gelir.

Blok zincirlerinin işlem geçmişini korumak için yalnızca tek bir düğüm yetebileceği gibi şuanda aktif olarak blok zincir tabanlı kripto para birimlerinde yüzlerce, binlerce hatta on binlerce düğüm görebilmek mümkün. Bir blok zincirinde ne kadar çok düğüm bulunursa, o kadar güvenli bir hale gelir.

Söz konusu bu düğümler sayesinde Bitcoin blok zincirinin bütünlüğünün bozulması oldukça düşük bir ihtimal. Fakat son derece düşük bir ihtimal bile olsa, blok zincirinde olası bir bozulma teorik olarak mümkün. Örneğin, Bitcoin blok zincirinin yok edilmesinin tek yolu nükleer bir savaş ile ya da aynı anda dünyanın her yerinde elektromanyetik bir bombanın patlatılmasıyla mümkün olabilir. Geriye tek bir Full Node kaldığı takdirde, basit bir bilgisayarlar ile bütün bir blok zinciri tekrar aktif hale getirilebilir.

Düğümler sayesinde hükümetlerin, teröristlerin ya da herhangi bir grup insanın bir blok zincirini tamamen kapatıp silmeleri imkansız hale geliyor. Dünyanın dört bir yanına dağıtılmış düğümler sayesinde bir blok zincirinin binlerce kopyası mevcut olabilir ve her bir kopyayı tek tek silmek ise anlamsız olduğu kadar imkansızdır.

Full Node ile Madencilik Arasında Ne Gibi Farklar Var?
Full Node çalıştıran kişiler genellikle bu işi yapmak için herhangi bir ödeme almazlar. Sadece Full Node’u çalıştırıp söz konusu kripto paranın çalıştığı blok zincirini koruyarak defterlerin dağıtımının devam edilmesine yardımcı olurlar. Full Node çalıştıran kişiler genellikle kripto para birimlerinin doğru şekilde çalıştığından emin olmak isteyen, kripto para birimi meraklısı kişilerdir.

Madenciliğe gelecek olursak, aynı Full Node çalıştırmaya benzer. Full Node çalıştırmak ve madencilik yapmak arasındaki tek fark, madencilerin gelişmiş bilgi işleme gücünü kullanarak kripto para birimlerini doğrulaması ve blok zincir için “yeni bloklar” oluşturmasıdır. Bloklar basitçe söyleyecek olursak doğrulanmış işlem gruplarıdır. Madenciler aynı zamanda sundukları hizmetler karşılığında çeşitli şekillerde ödüllendirilirler. Bu ödül kazdıkları kripto para birimi olarak verilebilir veya işlem yapan kişi tarafından işlem ücreti olarak ödenebilir.

Madencilik, teknoloji meraklısı ve doğru ekipmana ve bilgiye sahip insanlar için oldukça karlı bir ekmek kapısı olabilir. Genellikle madenciler, sahip oldukları madencilik sistemlerinin bir parçası olarak Full Node çalıştırırlar. Yani hem madencilik yapıp hem de blok zincirinin korunmasına yardımcı olurlar. Bu demek değildir ki Full Node çalıştıran herkes madencilik yapıyor. Dilerseniz madencilik yapmadan sadece Full Node çalıştırabilir ve blok zincirinin korunmasına yardımda bulunabilirsiniz.

Peki Kripto Paralar Node’lar Olmadan Çalışabilir Mi?
Var olan her düğümün basitçe durdurulması, ortadan kaybolması veya silinmesi durumunda, tam olarak kim ne kadar kripto paraya sahip ya da hangi işlemlerin kimler arasında ne zamanda gerçekleştiğini söylemenin bir yolu ne yazık ki olmazdı. Düğümler olmadığında, kripto para birimlerinin iki kez harcanıp harcanmadığını bilmek mümkün olmaz ve bu durum dolayısıyla kripto para birimlerine olan bütün güven yerle bir olurdu.

Sonuç olarak düğümlerin var olmaya devam etmesi son derece önemlidir. Evrensel açık kaynak defterleri korunamaz ise blok zinciri çalışamaz, düğümler olmaz ise bloklar ve zincirler oluşamaz.

Kaç Adet Node Olduğunun Bir Önemi Var Mı?
Teknik olarak tek bir Full Node, blok zincirinin tüm işlem geçmişini ve verilerini korur, ayrıca gerektiğinde bir kripto para birimi olarak yeniden yüklenerek kullanılabilir. Ancak, ne kadar çok düğüme sahip olursanız blok zincirinizi o kadar güvenli hale getirmiş olursunuz. Bunun başlıca nedeni, düğümlerin dağıtılmış bir şekilde dünyanın dört bir yanında bulunuyor olmasıdır. Blok zinciriniz ne kadar büyük olursa zincir üzerinde yapılacak olan herhangi bir sahtekarlık, hata veya imha riski o kadar azalacaktır.

Örneğin Bitcoin’in son derece geniş bir şekilde dağıtılmış bir düğüm ağı vardır. Bu ağ içerisinde yaklaşık olarak 30.000 Full Node yer alır ve bütün bu düğümler dünyanın dört bir yanına yayılmış bir şekilde durmaktadır. Çok fazla düğüm olduğu için insanların diğer düğümler tarafından fark edilmeden blok zinciri üzerinde oynamalar yapması imkansız hale geliyor. Tek bir tane veya belki de sadece bir avuç düğüm söz konusu ise sahtekarlığın yaratılması çok daha kolay olacaktır.

Node Çalıştıran Kişilere Ödeme Yapılıyor Mu?
İnsanların, en azından Bitcoin için, düğümleri çalıştırmak için herhangi bir ücret alması pek olası bir durum değil. Çünkü çok sayıda insan bu işi ücretsiz bir şekilde zaten yapıyor. Bir düğümü çalıştırmak çok zor bir iş olmadığı gibi teknik bir bilgiye sahip olmayan kişiler tarafından da bu işlem kolaylıkla yapılabilir. Ayrıca enteresan bir şekilde bazı kişiler tarafından bu işlemler hobi niyetine yapılıyor. Kullanıcılar düğümleri ücretsiz olarak kullanmaya devam ettikleri sürece, çalışan düğümler için ödeme sağlanma ihtimali oldukça düşük olmaya devam edecektir.

Gelecek dönemlerde düğüm çalıştıran kişiler tarafından kendilerine ödeme talep etme durumu söz konusu olabilir. Eğer ciddi derecede bir örgütlenme gerçekleşirse, kripto para birimi protokollerinde değişikliğe gidilip düğüm çalıştıran kişilere ödeme sağlanması mümkün hale gelebilir.

Örneğin, Bitcoin düğümlerini çalıştıran kişilerin çoğunluğundan bir grup oluşturmak istenirse dünyanın farklı yerlerinden yaklaşık 15.000 kişiyi bir araya getirmek gerekli. Böylesi bir durum, özellikle birçok kişinin anonim olarak düğümleri çalıştırdığı ve genel olarak kripto para birimi endüstrisinin anonimlik ve mahremiyete yönelik bir mekanizmaya sahip olduğu göz önüne alındığında, pek de kulağa mantıklı gelmiyor.

Bir Node Nasıl Oluşturulur ve Çalıştırılır?
Bitcoin için bir Full Node oluşturmak ve çalıştırmak, çoğu insanın düşündüğünün aksine çok basit bir işlemdir. Full Node oluşturmak ve çalıştırmak için yapmanız gereken tek şey, tüm düğümün en son Bitcoin çekirdek istemci sürümünü indirmek ve çalıştırmaktır. Ayrıca birden çok farklı işletim sisteminde Full Node kurmak ve çalıştırmak da mümkün.

Bütün bir düğümün Bitcoin çekirdek istemci sürümünü indirmeden önce, kabaca 100 GB boyutunda bir yeriniz olması gerektiğini unutmamanız gerekiyor. Bu işlem için ayrıca iyi miktarda belleğe de sahip olmanız gerekli.
Her teknolojik devrimin kendi içinde sorunlu aşamaları vardır. Tabii ki blockchain de kusursuz değildir.

Karışıklık
Blockchain teknolojisi yepyeni bir literatür oluşturmuştur. Ancak kriptografiyi moda haline getirmiş olsa da, sektörün tamamen kendine has bir jargonu vardır.

Neyse ki bu kelimeleri anlamak için kullanabileceğimiz sözlükler oluşturulmaya çalışılıyor

Ağ Genişliği
Blockchain teknolojileri – diğer tüm dağıtılmış ağlar gibi – antifragile etmenlere karşı pek de aman aman dayanıklı değillerdir. Bağışıklık sistemi gibi çalıştığını söyleyebileceğimiz “Antifragile” olarak adlandırılan etmenler, saldırıya uğradıkları zaman karşılık verir ve daha da güçlenir.

Ancak bu, çok fazla kullanıcı barındıran bir ağ gerektirir. Eğer bir blockchain genişçe dağıtılmış düğümlerden oluşan güçlü bir ağa sahip değilse, oradan hasat elde etmek daha zorlaşır.

Bu olayın bazı mevcut blockchain projeleri için hayati bir tehlike arz edip etmediğine dair tartışmalar bulunuyor.

İşlem Ücretleri ve Ağ Hızı
Kuruluşunun ilk yıllarında çok az bir işlem ücreti alıyor diye lanse edilen Bitcoin, şuanda hatırı sayılır bir işlem ücreti alıyor.

2016’nın sonlarından itibaren, saniyede yalnızca 7 işlem yapabiliyor. Bu işlemlerin tanesi yaklaşık 0.70₺ ücret kesiyor ve yalnızca 80 bitlik veri barındırabiliyor.

Bitcoin’in bir de politik olarak hesap kesilen bir tarafı var. İşlemler için değil ama bilgi depolama olarak. Buna ”kabartma” sorunu deniyor ve genelde insanlar tarafından olumsuz karşılanır çünkü madencilerin bilgiyi sürekli olarak yeniden işlemesine ve kaydetmesine neden olur.

İnsan Hatası
Eğer blockchain bir veritabanı olarak kullanılırsa, bu veritabanına işlenilen bilgilerin yüksek kalitede olması gerekiyor. Blockchainde bazen zararlı bilgiler depolanabiliyor bu yüzden olayların en başta doğru bir şekilde kayıt altında tutulması gerekiyor. Böylece depolanan zararlı bilgiler düzeltilebiliyor ve sisteme zarar vermiyor.

”Nasıl girerse öyle çıkar” diyerek özetleyebiliriz. Bu durum merkezli veritabanlarında olduğu gibi, blockchain kayıt sistemlerinde de olabiliyor.

Önlenemez Güvenlik Hataları
Bitcoin ve diğer blockchainlerde bir tane kayda değer güvenlik hatası vardır: Eğer ağa hizmet etmek amacıyla düğüm olarak kullanılan bilgisayarların yarısından fazlası bir yalan söylerse; o yalan gerçek olur. Bu duruma ”%51 saldırısı” denir. Bitcoin’i kurduğu zaman Satoshi Nakamoto bu duruma değinmiştir.

Bu yüzden Bitcoin maden havuzları topluluk tarafından yakından takip edilir ki kimse farkında olmadan böyle bir ağ itibarı kazanmasın.

Politikalar
Blockchain protokolleri yönetim modellerini dijitalleştirme fırsatı sunduğu ve madenciler de işin özünde farklı bir teşvikli yönetim modeli oluşturduğu için, farklı toplumsal sektörler arasında anlaşmazlıklar doğması için bolca fırsat ortaya çıktı.

Bu anlaşmazlıklar blockchain sektörünün önemli özelliklerindendir ve bunlara en net olarak bir blockchaini ”çatallama” problemi sırasında rastlanılır. Bu ”çatallama” olayı, blockchain kullanıcıları arasında oy çokluğu sağlandığı takdirde bir blockchain protokolünü güncelleştirmeyi kapsar.

Bu tartışmalar çok fazla teknik bilgi kapsayabiliyor ve bazen de oldukça hararetli oluyorlar. Ama demokrasinin, fikir birliğinin ve blockchain teknolojisinin elverişli olduğu yönetim deneyleri için yeni fırsatların oluşturduğu birliği sevenler için oldukça bilgi verici olabiliyorlar.
Bu adamın (veya kadının) kim olduğunu bilmiyor olsak bile, ne yapmış olduğunu biliyoruz. Bitcoin‘in mucidi Satoshi Nakamoto, 2008 yılının kasım ayında bir kriptografi mail listesine bir yazı göndererek Bitcoin’in Protokolü’nü yayınlanmıştır.

Daha sonra 2009’da Bitcoin yazılımının ilk versiyonunu ortaya çıkarmış ve 2010 sonlarında topluluktan yavaş yavaş kopmaya başlayıncaya dek diğer insanlarla birlikte bu sistemde yer almıştır.

Nakamoto bu projede diğer insanlarla birlikte açık kaynak üzerinden çalıştı ama kendisiyle ilgili kişisel olan hiçbir bilgiyi paylaşmamaya özen gösterdi ve insanlar ondan en son 2011’de, ‘’başka projelere geçiş yaptım’’ dediğinde haber aldı.

İsmine bakılırsa, Japon olmalı
Her ne kadar bir kitabı kapağına bakarak yargılamamamız gerekse de, belki de bazen yapmalıyız.

‘’Satoshi’’ Japonca’da ‘’temiz düşünmek, keskin akıllılık, bilge’’, ‘’Naka’’ ‘’orta, içeri veya ilişki’’ ve ‘’Moto’’ ‘’köken’’ anlamlarına gelebilmektedir.

Tüm bu anlamlar, akıllı bir algoritma tasarlayarak yeni bir akım bulmuş kişiye yakışır. Sorun, her kelimenin bambaşka anlamlara gelebiliyor olmasıdır.

Japon olup olmadığından tam emin olamayız. Hatta, onu bir ‘erkek’ olarak tanımlamamız bile bir kanıta dayanmıyor.

Lafın gelişi ona ‘adam’ diye hitap ediyoruz ama isminin takma bir isim olduğunu düşünürsek, aslında bir ‘’kadın’’ ve hatta birkaç kişi bile olabilir.

Nakamoto’nun Kimliğini Bilenler
Maalesef kimse bilmiyor. Bazen insanların gizemli şeyleri öğrenmek için kullandığı detektif teknikleri, ulaşılan sonuçtan daha heyecan verici olabiliyor. The New Yorker’dan Joshua Davis, Satoshi Nakamoto’nun Dublin Trinity Koleji’nde okumuş bir kriptografi mezunu Michael Clear olduğuna inandı. FastCompany’den Adam Penenberg ise bu fikre karşı çıktı ve Nakamoto’nun aslında 3 kişi olduğunu önerdi: Neal King, Vladimir Oksman ve Charles Bry. İkisi de bu sonuçlara ulaşmak için dil bilimsel metotlar kullandılar. Satoshi’nin internet üzerindeki yazılarındaki stili, kelimeleri ve hatta deyimleri araştırarak bilinen birinin yazı biçimiyle uyuşup uyuşmadığına baktılar. Joshua Davis ve Adam Penenberg gibi bir çok araştırmacı yıllar içinde Satoshi’nin kim olabileceğine dair türlü türlü öneriler ortaya attılar ama ortaya atılan her isim Satoshi Nakamoto olduğunu reddetti.

Satoshi Hakkında Bildiklerimiz
Bitcoin’in ilk aşamalarında onunla birlikte olan insanların röportajlarına bakarsak, onun hakkında kesin olarak bildiğimiz tek şey Bitcoin sistemini tasarlarken çok detaylı bir şekilde düşündüğüdür. Çekirdek geliştirici Jeff Garzik’e göre, klasik bir yazılım mühendisinin yapacağı titiz test işlemleriyle aynı şeyleri yapmamıştır ve bu açıdan Satoshi’nin kodları geleneksel değillerdir.

Satoshi’nin Mal varlığı
Bitcoin ve şifreleme konularında bilirkişi sayılan Sergio Lerner’in bir analizine göre, Bitcoin ağının ilk dönemlerinde Satoshi blokların çoğunu kendisi kazdı ve harcanmamış yaklaşık 1 milyon Bitcoinlik bir servet yaptı. Günümüzde 1 Bitcoin’in değeri üzerinden hesaplarsak; 1 milyon Bitcoin 2,5 Milyar Dolar’a (yaklaşık 8 milyar 800 milyon Türk Lirası) tekabül etmektedir.

Şuan Ne Yapıyor
Satoshi’nin artık ne ile uğraştığını kimse bilmiyor ama 23 Nisan 2011’de bir yazılım mühendisine gönderdiği son e-postalardan birinde ‘’Artık yeni projelere geçtim. İşler Gavin ve diğer herkese emanet.’’ demiştir.

Devlet İçin mi Çalıştı?
Bu konuda dedikodular var elbette. Bazı insanlar onun ismini ‘’merkezi istihbarat’’ olarak yorumladı ama insanlar görmek istedikleri şeyleri görürler, komplo teorilerinin özü budur.

Buradaki bariz soru, devlet veya bir istihbarat teşkilatı neden düzenli olarak anonim ticaret mekanizması olarak kullanılan bir kripto para birimi oluşturmak istesin? Komplo teorisyenlerinin bu konu hakkında da bir fikri olacaktır elbette.

Belki de bunların önemi yoktur. Çekirdek geliştiricisi Jeff Garzik bu durumu kısa ve sade biçimde özetliyor: ‘’Satoshi’nin ortaya çıkardığı açık kaynak sisteminde, onun kim olduğunu, ona güvenip güvenemeyeceğinizi veya bildiği şeyleri bilmenize gerek yoktur.’’ Açık kaynak sistemi sır saklamayı imkansız hale getiriyor. ‘’Kaynak kodu her şeyi belli ediyor.’’

Daha da ötesi, Garzik’e göre Satoshi’nin takma isim kullanmış olması daha iyi olmuştur. Böylece insanlar, teknolojiyi kimin ortaya koyduğundan daha çok teknolojinin kendisine ilgi göstermişlerdir. Ve şuan geldiğimiz noktada, Bitcoin ismi Satoshi Nakamoto’dan çok daha büyüktür.
Kripto Para bildiğimiz para birimleri Türk Lirası, Dolar vb. gibi bir para sistemidir. Ama bu para birimlerinden farklı olarak, kripto paranın oluşturulma amacı belli kriptografi prensipleri sayesinde mümkün kılınan bir işlem ile dijital bilgi değişimi sağlamaktır. Kriptografinin kullanım amacı para işlemlerini güvence altına almak ve yeni paraların oluşturulmasını kontrol etmektir. İlk Kripto Para, 2009’da bulunan Bitcoin’dir. Günümüzde yüzlerce farklı kripto para kullanılmaktadır ve bunlar genelde “alternatif kripto para” olarak isimlendirilir.

Başka bir deyişle kripto kara parasal değeri olan satırlarca koda dönüştürülmüş bir elektrik akımı gibidir. Daha da basite indirgemek gerekirse, kripto para dijital bir para birimidir.

Hükümetlerin para biriminin değerini belirlediği merkezi bankaların aksine, hiçbir hükümetin kripto paralar üstünde kontrolü yoktur. Çünkü bu paranın kontrolünü sağlayan bir merkezi yoktur.

Pek çok kripto para (Bitcoin, Ethereum vs.) zaman içinde daha az üretilmek üzere tasarlanır böylece bir piyasa değeri oluşturulur. Bu, devletlerin kullandığı para birimlerine göre farklı bir durumdur. Çünkü devlet uygun şartlarda, istediği zaman daha fazla para basabilir ve dolayısıyla enflasyonu arttırabilir. Örnek vermek gerekirse Bitcoin piyasasında ise asla 21 milyondan fazla miktarda birim dönüşümü olmayacaktır.

Yüzlerce kripto para türü olmasına rağmen, bunların çoğu iki protokolün birini kullanarak ortaya çıkmıştır; POW veya PoS. Tüm Kripto Paralar, bilgisayarlarını veya ASIC makinelerini para işlemlerinin doğrulanmasını ve işlenmesini sağlamak için hazırlamış olan kripto para madencileri tarafından muhafaza edilmektedir.

Kripto Para Tarihi
İlk kripto para, 2009 yılında takma adlı bir yazılımcı olan Satoshi Nakamoto tarafından bulunan Bitcoin‘dir. Bitcoin sistem olarak POW kullanır.

Bitcoin’in ardından Nisan 2011’de, merkezsiz bir DNS aracılığıyla internet sansürünü zorlaştırmak amacıyla ilk altcoin olan Namecoin kuruldu. Ekim 2011’de ise şifreleme methodu olarak SHA-256 yerine Scrypt kullanarak ilk kez başarılı olan kripto para Litecoin kullanıma sunuldu. Bu özellik sayesinde insanlar Bitcoin madenciliği için kullanılan ASIC makineleri gibi özel donanımlar olmadan Litecoin kazabilir hale geldi.

2013 sonlarında Litecoin, medya tarafından tanınmaya başladı ve 1 milyar $ piyasa değerine ulaştı. 2011’de kurulan Ripple da Bitcoin ile aynı protokoller üzerine kurulmuştur.

Kripto Para Güvenliği
Kripto Paraların güvenliği iki bölümden oluşmaktadır: İlki madenciler tarafından yapılan bir iş olan sıkışık hash kesişimlerini bulmak; ikinci ve daha muhtemel olan ise ağın %51’inden daha fazla kazı gücüne sahip olan bir madenci, küresel blockchain sistemini değiştirip, alternatif bir ana defter yaratabilir ve bu durum ”%51 atağı” olarak adlandırılmaktadır. Bu noktada bile saldırganın yapabilecekleri limitlidir. Kendi yaptığı para işlemlerini geri alabilir veya diğer para işlemlerini bloklayabilir.

Kripto paralara devlet tarafından haciz koyulma ihtimali de daha azdır. Tüm Kripto Paralar görünümde anonimdir. Ve bazı birimler tam anlamıyla bir anonimlik sağlamak için yeni sistemler oluşturmuşlardır.

Kripto Paralarda Hash
Kripto Para kazma gücü saniye başına düşen hash ile ölçülür. 1 kH/s değerindeki bir donanım saniyede 1,000 hash kazar. 1 MH/s saniyede bir milyon hash ve 1 GH/s saniyede bir milyar hash anlamına gelir. Madenciler bir bloğu başarılı şekilde çözdükleri zaman, yeni bir hash oluşur.

Hash algoritması bu büyük miktardaki veriyi sabit uzunluktaki bir hashe çevirir. Eğer kodlara aşinaysanız ve algoritmayı biliyorsanız bu hash’i ayrıştırıp içindeki veriyi çıkarabilirsiniz. Ama sıradan birinin gözünde bu hashler birbirine sıkıştırılmış numaralar gibi gözükür ve çözülmesi neredeyse imkansızdır.

SHA VS SCRYPT
Bitcoin ve birçok diğer kripto para SHA-256 kullanılarak kazılsa da, Litecoin ve diğerleri Scrypt kullanır. Bunlar en büyük hash fonksiyonlarıdır ama bunların yanında bazı kripto paralar tarafından kullanılan scrypt-N, x11 gibi fonksiyonlar da mevcuttur.

SHA-256’nın oluşturduğu problemlere çözüm olması için başka hash fonksiyonları bulundu. Önceden insanlar ekran kartı(GPU) ile Bitcoin kazabiliyordu ve bu epey enerji harcıyordu. Bitcoin günden güne popülerleştikçe, ASIC SHA-256 makinesi bulundu ve GPU ile kazma metodunun pabucu dama atıldı.

Bu makinelerin ne kadar güçlü olduğuna dair bir fikir vermek adına: 4 GPU çalıştırarak kazı yapan bir donanım yaklaşık 3.4 MH/s gibi bir hash oranı yakalayıp 3600 kW/h tüketirken, ASIC makinesi 6 TH/s kazıp 2200 kW/h tüketir. Dolayısıyla, GPU ile kazma metodu kullanılmaz hale geldi ancak bazı insanlar ağın güvenliği konusunda endişelenmiştir. Daha az insanın ev bilgisayarlarıyla kârlı bir şekilde madencilik yapmasıyla, ağ merkezsiz olma özelliğini biraz yitirdi. Scrypt madenciliği, ASIC’in hafıza sorununa dayanıklı olma vaadiyle uygulamaya geçirildi.

Scrypt hashleri epey büyük bir bellek gerektirmektedir. GPUlar zaten bu durumu kaldırabilmek için tasarlanmışken, ASIC makineleri bu yönde tasarlanmamıştır. Ama Scrypt madenciliği çok fazla enerji gerektiriyor ve bu sorunla baş edebilmek adına scrypt-ASIC makineleri üretilmiştir. Bu evrede Litecoin ASIC madenciliğini önlemek için POW sistemini değiştirmeyi düşünmüştür. Scrypt, POW sisteminin SHA-256‘ya göre daha etkili olduğunu düşündü. Bitcoin’de 10 dakikada 1 blok çözülürken Litecoin’de 2.5 dakikada 1 blok çözülmektedir.

Kripto Para Yasal Mı?
Kripto Paralar pek çok ülkede yasal olmasına rağmen – İzlanda ve Vietnam hariç – yapılandırma ve kısıtlamalardan muaf değillerdir. Çin, finansal kurumların Bitcoin’leri kontrol etmesini Rusya ise kripto paraların yasal olduğunu söylemesine rağmen Rus Rublesi dışında herhangi bir birimle eşya alımını yasaklamıştır.
Kripto para yeni yeni popülerleşmeye başlayan ve kısmen yeni ortaya çıkmış bir para birimidir. Ancak pek çok insan hala daha niye kripto para kullanıldığını anlamamaktadır.

İşte kripto para kullanmak için 10 güzel sebep:

Hızlıdır
Başka bir bankadan kendi banka hesabınıza bir çek ödediğiniz zaman banka o parayı genelde birkaç günlüğüne bekletir çünkü o parayı ödeyecek durumda olup olmadığınızdan emin olamaz. Buna benzer olarak uluslararası aktarımlar da uzun bir süre alabilir. Kripto para işlemleriyse, çok daha hızlıdır.

Eğer ‘’sıfır onaylama’’ türündeyse yani ticaret yaptığınız kişi henüz kripto para blockchaini tarafından onaylanmamış bir ödemeyi kabul etmeye razıysa; ödemeniz anlık olarak gerçekleşmektedir. Eğer ödemenin onaylanmasını isterse, işleminizin gerçekleşmesi 10 dakika sürebilmektedir. Bu, bir bankadan diğerine olan her işlemden daha hızlıdır.

Ucuzdur
“Ama benim kredi kartlarım da anlık olarak işlem yapıyor!” mu diyorsunuz? Olabilir. Ama büyük ihtimalle bu ayrıcalık için ekstra ödeme yapıyorsunuzdur. Yani hatırı sayılır bir işlem ücreti ödüyorsunuzdur. Kripto para işlemlerinin ücreti oldukça düşüktür hatta bazı durumlarda hiç yoktur.

Merkezi Hükümetler Elinizden Alamaz
Mart 2013’te Kıbrıs’ta ne olduğunu biliyor musunuz? Merkez Bankası, kendine yeniden sermaye oluşturmak için 100.000$’dan fazla olan sigortasız mevduatlara el koyarak yerel halk tarafından epey tepki görmüştü. Hatta aslında 100,000$’dan az miktardaki mevduatlardan yüzdeyle bir kesim yapmak istemişti. İşte bu durum, kripto para kullanırsanız başınıza gelmez. Çünkü bu para biriminin bir merkezi yoktur ve sahibi sizsinizdir. Hiç bir merkezi otorite bu birimi kontrol etmez dolayısıyla hiç bir banka bu parayı sizden alamaz. Bankalara pek güvenmeyen insanlar için bu özellik oldukça güzeldir.

İbraz Yoktur
Kripto paralar gönderildikleri anda artık geri alınamazlar. Kripto para göndermiş olan kişi, alıcının rızası olmadan kripto parayı geri alamaz. Dolandırıcılar, kredi kartında olduğu gibi, bir şey aldıktan sonra kredi kartı firmasıyla iletişime geçerek işlemi durdurup parayı geri alamazlar. Böyle bir sahtekarlık, kripto para kullanımında gerçekleşmez.

İnsanlar Sizin Ödeme Bilgilerinizi Çalamazlar
Bu önemli bir olay. Günümüzde internet üzerindeki pek çok ödeme kredi kartlarıyla yapılmakta, ama 1920’lerde ve 1930’larda kredi kartları ilk ortaya çıktıklarında internet henüz bulunmamıştı. Yani kredi kartları internet üzerinde kullanılmak için tasarlanmamıştı ve bu yüzden güvenilir değillerdir. İnternetteki bir sitenin formuna gizli olan tüm bilgilerinizi (kredi kart numaranız, son kullanım tarihi ve CSV numarası) girmeniz istenmektedir. Bundan daha az güvenilir bir ödeme şekli düşünmez biraz zordur. Bu yüzden kredi kart numaraları hala daha çalınabiliyorlar.

Kripto para işlemlerindeyse, hiçbir gizli bilginizi paylaşmak zorunda değilsiniz. Bunun yerine iki anahtar kullanıyorsunuz: bir adet ortak ve bir adet özel anahtar. Ortak anahtarı (yani sizin kripto para adresiniz) herkes görebilir ama özel anahtarınız gizlidir. Bitcoin gönderdiğinizde, işlemi ortak ve özel anahtarınızı kullanıp bir matematiksel fonksiyon uygulayarak imzalarsınız .Bunu yapmak, işlemin sizden geldiğine dair bir sertifika hazırlar. Özel anahtarınızı diğerleriyle paylaşmak gibi safça bir şey yapmadığınız sürece de, epey güvendesinizdir.

Enflasyon Derdi Yoktur
Bildiğimiz klasik paraların sıkıntısı, hükümetlerin istedikleri zaman istedikleri kadar basabilmeleridir ve bunu epey sıkça yaparlar. Eğer milli borcu ödemek için yeteri kadar Türk Lirası yoksa, Merkez Bankası daha fazla para basar. Eğer ekonomi zora girerse, hükümet yeni basılmış parayı alıp niceliksiz kolaylaştırma denen bir aşama ile ülke ekonomisine sızdırabilir. Bu da paranın değerinin düşmesine neden olur.

Eğer birden ülkedeki Türk Lirası sayısını iki katına çıkarırsanız, bu şu demektir: Önceden bir Türk Lirası olan yerde artık iki tane var. Bir çikolatayı 1 liraya satan biri, artık çikolatanın fiyatını arttırmak zorunda ki ürün eski değerine kavuşsun. Çünkü artık Türk Lirasının değeri yarı yarıya düşmüş olur. Hizmetlerin ve ürünlerin fiyatının artma sebebi enflasyondur. Enflasyon, kontrol etmesi zor bir şeydir ve insanların alım gücünü düşürebilir. Bitcoin, belli bir sayıda koin oluşturulabilecek şekilde tasarlanmıştır. Orijinal versiyonunda sadece 21 milyon koin yaratılabilir. Yani sayı 21 milyonu bulduğunda, koin sayısı artmayacak yani enflasyon bir problem olmayacak. Bunun tam tersine, deflasyon (ürünlerin ve hizmetlerin fiyatının düşmesi) bile gerçekleşebilir.

İstediğiniz Kadar Gizli Olabilir
Bazen insanların ne satın aldığımızı bilmelerini istemeyiz. Kripto para, göreceli olarak gizli bir para birimidir. Bir yandan, – blockchain sağolsun- gayet açık bir işlemdir ve herkes belli bir hesabın işlemlerde ne kadar koin bulundurduğunu görebilir. O işlemlerin nereden geldiğini ve kime gönderildiğini bilirler. Diğer bir yandansa, banka hesaplarının aksine, kimse belli bir hesabın kime ait olduğunu bilmez. İçini görebildiğiniz ama sahibini göremediğiniz bir cüzdana benzer. Herkes içine bakabilir ama kimse kime ait olduğunu bilemez. Ama yine de söylemeliyiz ki kripto para sistemini pek akıllıca kullanmayanlar – her işlemde aynı hesabı kullananlar, farklı hesaplardaki paraları tek bir hesaba aktaranlar – kimliklerinin ifşa edilmesini kolaylaştırırlar.

Kimseye Güvenmek Zorunda Değilsiniz
Geleneksel bankacılık sisteminde, insanların paranıza göz kulak olacağına güvenmek durumundasınızdır. Bankaya güvenmek zorundasınızdır mesela. Bir işlem sırasında üçüncü tarafa da güvenmek zorunda kalabilirsiniz. Sıklıkla tüccara da güvenmek zorundasınızdır. Bu organizasyonlar sizden önemli ve hassas bilgiler isterler. Ama kripto para sistemlerin hiçbir merkeze dayanmadığı için, birine güvenmek zorunda değilsinizdir. Birine işlem gönderdiğinizde, bu işlem yasal olarak imzalanır ve güvenlidir. Bilinmeyen bir madenci bu işlemi onaylar ve işleminiz gerçekleşir. Karşınızdaki kişinin sizin kim olduğunuzu bilmesine gerek yok, eğer söylemeye niyetli değilseniz.

Sahibi Sizsiniz
Her türlü elektronik para sisteminde, paranız başkasına aittir. PayPal’ı ele alalım: Eğer şirket, hesabınızın kötü amaçlara kullanıldığına karar verirse hesabın içinde tuttuğunuz tüm varlıklara size danışmadan el koyma hakkına sahiptir. Hesabınıza tekrar erişim sağlamak için de türlü türlü engelleri aşmanız gerekmektedir. Kripto parada, özel anahtarınız ve adresinizi oluşturan ortak anahtar size aittir. Kimse bunları sizden alamaz (siz kendiniz kaybetmediğiniz sürece veya web tabanlı bir cüzdanda bu hesabı sunmadıkça).

Kendi Paranızı Yaratabilirsiniz
Evde renkli yazıcılarla çıktısını alabileceğiniz onca güzel şey varken gidip para basarsanız, hükümetler size pek hoş gözle bakmazlar. Kripto paradaysa, kendi paranızı yapmanız teşvik edilir. Elbette açık marketten kripto para satın alabilirsiniz, ama aynı zamanda eğer yeterli işlem gücüne sahipseniz kendi kripto paranızı kazabilirsiniz. Bu kazım için gerekli olan ekipmanlara ve elektrik faturasına parayı bastıktan sonra yapmanız gereken tek şey makineyi açık ve yazılımı çalışır durumda bırakmaktır. Ve kim uyurken bilgisayarının kendi yerine para kazanmasını istemez ki?
Geleneksel para birimlerinde, hükümetler ihtiyaç duyduklarında fazladan para basabilirler. Ama Bitcoin fiziki olarak hiçbir zaman basılmamıştır ve sadece keşfedilir durumdadır. Dünyanın dört bir tarafındaki bilgisayarlar birbirleriyle yarış halinde Bitcoin bulmak için çalışırlar.

Kazım İşleminin Yapılması
İnsanlar sürekli birbirlerine ağ üzerinden Bitcoin gönderiyor ancak eğer biri bu işlemlerin kaydını tutmazsa hiç kimse kimin ne ödediğini takip edemez. Bitcoin ağı bu durumla, belli bir zaman diliminde yapılmış olan tüm işlemleri blok adı verilen bir listede toplayarak başa çıkar. Bu işlemleri onaylamak ve ana deftere geçirmek madencilerin işidir.

Hash Haline Getirmek
Yukarıda bahsettiğimiz bu ana defter, bloklardan oluşan ve blockchain olarak bilinen uzun bir listedir. Herhangi bir zamanda herhangi bir hesaptan diğerine ağ üzerinden yapılmış her türlü işlemi bulmak için kullanılabilir. Yeni bir işlem bloğu oluşturulduğu zaman blockchaine eklenir ve Bitcoin ağında yapılmış tüm işlemlerin gittikçe uzayan bir listesini oluşturur. Katılımcı olan herkese bloğun düzenli olarak güncellenen bir kopyası verilir böylece katılımcılar ne olup bittiğini bilirler.

Ana defterin güvenilir olması gerekir ve tüm bunlar dijital olarak gerçekleşmektedir.

“Blockchainin sağlam kaldığından ve onunla oynanmadığından nasıl emin olabiliriz?”
Burada madenciler devreye girmektedir.

Bir işlemler bloğu yaratıldığında madenciler onu bir işlemden geçirirler. Bloğun içindeki bilgiyi çıkarıp ona matematiksel bir formül uygulayarak onu farklı bir şey haline getirirler. Bu ‘farklı bir şey’ çok daha kısadır. Hash olarak bilinen görünürde rastgele harf ve sayı dizileridir. Hash o zamanlığına blockchainin en aşağısında blok ile beraber depolanır.

Hashler ilginç şeyler barındırırlar. Bitcoin bloğunda olduğu gibi, veri yığınından bir hash oluşturmak kolaydır ama o verinin ne olduğunu sadece hashe bakarak anlamak neredeyse imkansızdır. Büyük miktarda veriden hash oluşturmak kolay olsa da her hash eşsizdir. Eğer Bitcoin bloğunda bir tane karakteri değiştirirseniz, bloğun hashi tamamen değişir.

Madenciler hash oluşturmak için yalnızca bloğun içindeki işlemleri kullanmazlar. Verinin bazı farklı kısımları da kullanılır. Bu veri parçalarından biri blockchainde depolanmış en son bloğun hashidir.

Her bloğun hashi sıralamada kendinden bir önce gelen bloğun hashi kullanılarak üretildiği için, bir nevi mühür haline gelir. Bu mühür o bloğun -ve ardından gelen her bloğun- meşru olduğunu belirtir. Çünkü onunla oynamışsanız; herkes bilir.

Blockchaine depolanmış bir bloğu değiştirerek sahte bir işlem gerçekleştirmeye çalışırsanız, o bloğun hashi değişir. Eğer biri hashleme fonksiyonu kullanarak değiştirdiğiniz bloğun doğruluğunu kontrol edecek olursa, bloğun içindeki hashin blockchainde stoklanmış olan bloğun hashinden farklı olduğunu anlarlar. Bu durumda bloğun sahte olduğu anında anlaşılır.

Her bloğun hashi sırada kendinden bir sonraki bloğun hashini oluşturmaya yaradığı için, bir bloğun ayarlarıyla oynamak onun altındaki bloğun hashini de bozar. Bu örgü blockchainin en altına kadar devam eder ve önüne gelen ne varsa bozar.

Koinler için yarışmak
Madenciler bir bloğu yukarıda anlattığımız gibi ‘kapatırlar’. Hepsi, özellikle blok kazmak için hazırlanmış yazılımlar kullanarak birbirleriyle bunu yapmak için yarışırlar. Ne zaman yeni bir hash oluştursalar 25 Bitcoin kazanırlar, blockchain güncellenir ve ağ üzerindeki herkesin bundan haberi olur. Madencilik yapmanın ve işlemlerin devam etmesini sağlamanın teşviği budur.

Sorun şu ki; bir veri yığınından hash üretmek epey kolay. Bilgisayarlar bu konuda oldukça iyiler. Bitcoin ağı bu işi biraz daha zorlaştırmak zorunda aksi takdirde insanlar her saniye yüzlerce işlem bloğunu hashlerler ve tüm Bitcoinler dakikalar içinde kazılır. Bitcoin protokolü POW (proof-of-work) diye bir sistem getirerek bu işi kasıtlı olarak daha zor hale getirmektedir.

Bitcoin protokolü öyle herhangi bir hashi kabul etmez. Bir bloğun hashinin belli şekillerde olmasını ister. Başlangıcında belli sayıda sıfır bulundurması gerekir. Bir hashin nasıl görüneceğini onu tamamen üretmeden bilmenin hiç bir yolu yok ve hashin içindeki veri karışımına yeni bir veri parçası eklediğiniz anda, hash bambaşka görünür.

Madencilerin bir bloğun içindeki işlem verisine burunlarını sokmamaları gerekir ama farklı bir hash yaratmak için kullandıkları veriyi değiştirmeleri gerekir. Bunu nonce denilen tamamen farklı ve rastgele bir veri parçası kullanarak yaparlar. Bu, hash yaratmak için işlem verisiyle birlikte kullanılır. Eğer oluşturulan hash formata uymuyorsa nonce değiştirilir ve tüm veriler tekrar hashlenir. İşe yarayan bir nonce bulmak için pek çok kez deneme yapmak gerekebilir ve ağ üzerindeki tüm madenciler aynı anda bunu yapmaya çalışırlar. Madenciler Bitcoinlerini bu şekilde kazanırlar.
Kripto para madenciliği ile ilgilenen kişilerin karşılaştığı ilk sorulardan biri bu işi tek başına mı yoksa bir havuza katılarak mı yapacağıdır. Maden havuzlarının lehine de aleyhine de onlarca argüman bulunmaktadır. Ama eğer Bitcoin ağı boyunca hash oranı dağıtımı yeterli düzeydeyse, çoğu madenci havuza katılmayı seçmektedir. Bilmeniz gerekenler aşağıdaki gibidir.

Artılar ve Eksiler
Eğer bir havuza katılıp katılmayacağınıza karar verme aşamasındaysanız, bu olayı piyango çekilişi gibi düşünebilirsiniz. Artıları ve eksileri birebir aynıdır. Eğer tek başınıza madencilik yaparsanız, ödülü paylaşmak zorunda kalmazsanız ama aynı zamanda ödülü yakalama ihtimaliniz azalır. Havuz halinde madencilik yaptığınızda bir bloğu çözüp ödül kazanma şansınız çok daha yüksek olsa da, ödül havuza katılan kişiler arasında paylaştırılacaktır.

Bu yüzden, tek başınıza bir blok çözdüğünüzde aldığınız ödüle kıyaslandığında az olsa bile, bir havuza katılmak düzenli bir gelir sağlar.

Bir maden havuzunun aklında bulundurması gereken çok önemli bir şey vardır: Ağın hashing gücünün %51’ine ulaşmaması. Eğer tek bir grup kripto para ağının %50’sinden fazlasını kontrol etmeye başlarsa, teorik olarak bu durum bütün ağı ciddi anlamda yıkabilir. Bu olaya “%51 Atağı” adı verilir. 2014’ün başlarında, çoğu kişi GHash.io Bitcoin maden havuzu’nun bu güce ulaşmak üzere olduğunu dile getirdi ve madencilerin bu havuzu terk etmeleri istendi.

Birim Zorluğu
Bitcoin açısından bakarsak şu anki zorluk seviyesi o kadar zor ki tek başına çalışan bir madencilerin gelir kazanması neredeyse imkansız. Tabii eğer ASIC makineleriyle dolu bir odanız varsa ve onları soğuk tutabiliyorsanız, durum başka. Eğer acemiyseniz, kısa zaman diliminde küçük bir ödül kazanmak için bir havuza katılmak en iyi yoldur. Havuzlar, küçük çaplı madencilerin işe devam etmesini sağlamak için teşvik olurlar.

Kazabilecekleriniz
Sadece Bitcoin kazacaksınız diye bir şey yok. İstediğiniz kripto para için maden havuzları listesini bulmak oldukça kolaydır. Bitcoin’in kolaylaştırdığı madencilik yöntemlerinden biri ‘’birleşmiş madencilik’’tir. Bu şekilde, Bitcoin için çözdüğünüz blokları aynı POW algoritmasını kullanan diğer kripto paralarda (Namecoin gibi) kullanabilirsiniz. ‘’Birleşmiş madencilik’’in ne olduğunu kabaca anlatmak gerekirse, aynı sayı dizinlerini birkaç farklı piyangoya yazdığınızı düşünebilirsiniz.

Güçlü bir donanımı olmayan acemi madenciler Bitcoin yerine alternatif kripto para birimlerine – özellikle algoritma olarak SHA256 yerine Scrypt kullanan birimler – bakmalıdır. Bunun sebebi, Bitcoin’deki hesaplamaların zorluğunun, sıradan bilgisayar işlemcilerinin kapasitesini aşmasıdır.

Hangi birimde madencilik yapacağınıza karar veremiyorsanız, “Multipool” (Çoklu havuz) denilen ve madencilik donanımınızı otomatik olarak en çok kâr getiren alternatif kripto para birimine ayarlayan bir havuz sistemi bulunmaktadır. Multipool her 30 dakikada bir güncellenir ve zaman içinde birçok alternatif birimde bakiyenin arttığını görürsünüz. Eğer gerekirse Multipool, donanımınızı tek bir alternatif birime sabitlemenize de izin veriyor.

Ama, nu2pools.com’dan Mark bu şekilde havuz değişimi için şunları söyledi:

“Sadık kripto para takipçileri bu havuzlardan nefret eder çünkü bir kripto paranın zorluk düzeyi düştüğü anda, kârlılığı artar. O zaman tüm çoklu havuzlar oraya akın ediyor, birkaç saat içinde zorluk düzeyini tekrar tavana çıkarıp, terk ediyorlar. Bu durum da sadık kripto para takipçilerini çok düşük bir kârla zorluk düzeyini tekrar düşürmeye çalışmak zorunda bırakıyor.”

Havuz Ödülleri
Hangi havuza katılacağınıza karar verirken, farklı havuzların ödemeleri nasıl paylaştırdıklarını ve eğer alıyorlarsa ne kadar işlem ücreti aldıklarını araştırmanız gerekmektedir. Bir havuzun ödemeleri bölebileceği pek çok farklı yol vardır. Bunların çoğu, bir madencinin havuza POW olarak kattığı ‘hisselere’ bakarak belirlenir.

Bu ‘hisseler’ anlaması biraz zor şeylerdir. Akılda iki şey bulundurmak gerekir: İlk olarak, madencilik şifrelenmiş puzzleları çözme aşamasıdır; ikincisi, madenciliğin bir zorluk düzeyi vardır. Bir madenci blok çözdüğü zaman, ona karşılık gelen bir zorluk düzeyi vardır. Bunu bir kalite ölçütü olarak düşünün. Eğer madencinin çözdüğü bloğun zorluğu, tüm birimin zorluğundan daha yüksekse, o birimin blockchainine eklenir ve ödül olarak kripto para verilir.

Buna ek olarak, bir maden havuzu 1 ila birimin zorluk düzeyi arasında bir düzey belirler. Eğer madenci, havuzun ve birimin zorluk düzeyi arasında bir seviyedeki bloğu iletirse blok ‘’hisse’’ olarak kaydedilir. Bu hisse blokların hiçbir kullanım amacı yoktur. Sadece, madencilerin blokları çözdüklerine, yani çalıştıklarına dair bir iş kanıtı olarak gösterilir. Aynı zamanda, havuza ne kadar işlem gücü kattıklarını da gösterir – donanım ne kadar iyi olursa, o kadar çok hisse oluşur.

Bu yolla ödeme dağıtımının en basit versiyonu “hisse başı ödeme” (PPS) modelidir. Bu sistemdeki değişiklikler, hisse başına ödenen oranı değiştirebiliyor. Mesela, eşitçe paylaşılmış maksimum hisse başı ödeme (ESMPPS), veya paylaşılmış maksimum hisse başı ödeme (SMPPS) gibi. Havuzlar, hangi madencinin daha önce hisse eklediğini ön planda tutabilir de tutmayabilir de.

Düşünülmesi gereken diğer bir etmense havuzun madencilik ödemelerinizden ne kadar keseceği. Genelde bu oran %1 ila %10 arasında değişirken, bazı havuzlar hiç para kesmez.

Bir Havuzda Madenciliğe Başlamak
Hangi birimde ve havuzda madencilik yapacağınıza karar verdiyseniz, artık başlama vakti. Havuzun internet sitesinde bir hesap oluşturmanız gerekiyor. Hesap açtıktan sonra bir worker yani “işçi” yaratmanız gerekiyor. Kullandığınız her parça madencilik ekipmanı için birden çok işçi yaratabilirsiniz. Pek çok havuzda varsayılan ayar, bu işçilere isim olarak numara, ve şifre olarak ‘x’ koyulmasıdır ama bunları isteğinize göre değiştirebilirsiniz.
Bitcoin madenciliğine yatırım yapmak istiyor ama kendi donanımınızı ayarlamanın zorluğuyla uğraşmak istemiyorsanız sizin için bir alternatif yol var. Kripto para kazanmak için bulut sistemlerini kullanabilirsiniz.

Basite indirgemek gerekirse bulut madenciliği, uzak veri merkezlerinden yönetilen ortak işlem gücünü kullanmak demektir. Bulut madenciliği yapmak için ihtiyacınız olan araçlar: İletişim amaçlı kullanmak için bir ev bilgisayarı, tercihe bağlı yerel Bitcoin cüzdanlarıdır. Daha fazlasına ihtiyacınız yoktur.

Fakat yatırımcıların, bulut madencilik hakkında bir şey satın almadan önce bilmesi gereken bazı riskler bulunmaktadır.

Artıları
Bu sebeplerden dolayı bulut madencisi olmayı düşünebilirsiniz:
- Daha sakin ve serin bir ev: Birden bire uğuldamaya başlayan fanlar olmayacak
- Elektrik faturası
- Elde kalan ekipman: Madencilik artık kâr getirmemeye başlarsa satmakla uğraşmanız gereken ekipman derdi olmayacak
- Stok problemleri: Madencilik için ekran kartı ararken bir teknoloji marketinden eliniz boş dönme ihtimaliniz olmayacak.

Eksileri
Bu sebeplerden dolayı bulut madencisi olmamayı düşünebilirsiniz
- Dolandırıcılık riski
- Şeffaf olmayan kazım süreci
- Daha az eğlence (eğer donanım inşa etmeyi seven biriyseniz)
- Daha az kâr
- İşinize gelmeyecek çalışma şartları (onaylamanız gereken şartlar)
- Kontrollü veya esnek olmamak

Bulut Madenciliği Çeşitleri
Genel olarak, şuanda üç çeşit bulut madenciliği çeşidi mevcuttur:
1. Konuk madencilik: Sistemden bir kazım makinesi kiralamak
2. Sanal konuk madencilik: Özel bir sanal sunucu(VDS) oluşturmak ve kendi kazma yazılımını kurmak.
3. Kiralık hash gücü – Fiziksel veya sanal olarak bir bilgisayarı bu işe adamak zorunda olmadan bir miktar hash gücü kiralayın. (Bulut madencilik için kullanılan açık ara en popüler yöntem budur.)

Kârlılığın Belirlenmesi
Madencilikten ne kadar kâr edebileceğinizi ölçebileceğiniz bazı siteler bulunmaktadır. Bu siteler aslında sizin donanım parametrelerinize göre kazanabileceğiniz miktarları göstermek için tasarlanmışlardır, bulut madenciliği parametrelerinizi değil. Buna rağmen masraflarınızı düzgün bir şekilde düşünürseniz bu hesaplayıcıları kullanabilirsiniz. Örnek vermek gerekirse, kârlılık hesaplayıcıları (The Genesis Block vb.) genelde sizin elektrik maliyetinizi ve donanımınıza yaptığınız yatırım miktarını sorarlar. Yani, size an itibariyle devam eden masrafınız ve en başta donanım için yaptığınız masraf sorulur.

Bulut madenciliği durumunda siz değil de sistem elektrik faturasını ödediği için madencilik masrafınızı elektrik masrafı kısmına yazabilirsiniz.

Dönüştürme aşamasıysa maalesef bu kadar basit değildir. Eğer donanımlı madencilik yapıyorsanız aylık masraflarınızı elektrik ücretinizi (örn. KWh başına düşen ₺) ünitenizin güç tüketimiyle ve 0.744’lük bir dönüşüm faktörüyle (ay başına düşen saniyenin KWh başına düşen Joule oranı) çarpabilirsiniz.

Eğer ki bulut madenciliği yapıyorsanız tam tersini yapmanız gerekir çünkü sistem sizden aylık bir ücret keser. Dolayısıyla maden hesaplamasını yapmak için saat başına düşen kilowatt masrafına denk gelecek bir masraf hesaplamanız gerekiyor. Bu, aylık çalışma masrafını yukarıda bahsettiğimiz 0.744’lük dönüşüm faktörüne bölerek bulunur.

Risk ve Ödül Karşılaştırması
Herhangi bir kripto para madenciliği işine girerseniz karşınıza riskler çıkacaktır. Ama doğru tercihleri yaparsanız kâr edersiniz. Test etmek için birkaç hesaplama yaparsanız bazı bulut madencilik hizmetlerinin birkaç aylığına kârlı olacağını ama Bitcoin’in zorluk seviyesi arttığı zaman dört ile altı ay içinde başlayan ve daha uzun sürecek kayıplar yaşayacağınızı görürsünüz. Bu sıkıntıya muhtemel bir çözüm olarak kazandıklarınızı rekabet edebilecek seviyede bir hashing oranı yakalamak için yatırabilirsiniz ama bu çözümün hiçbir garantisi yoktur.

Yukarıda bahsedildiği gibi, dolandırıcılık ve yanlış yönetim bulut madenciliğinde oldukça yaygın olarak karşılaşılan risklerdir. Yatırımcılar, bahsedilen riskleri alma konusunda kendilerine eminlerse yatırım yapmalıdırlar. Yani kaybetmeyi göze alabileceğiniz miktardan daha fazlasını yatırmayın.

Yatırım yapmadan önce gireceğiniz sistem hakkında yeterince araştırma yapmış olduğunuzdan emin olun ve mutlaka daha önce sisteme girmiş ve mümkünse hala kàrlı şekilde sistemde bulunan kişilerle iletişime geçin.
Ðapps (Decentralized Applications)
İnternet kullanıcılarının günümüz internet sayfalarında paylaştıkları veriler üstünde mutlak kontrolü yoktur.

Ethereum, blockchain tasarımcılarına göre internetin sorunu olan bu olayı yine blockchaini kullanarak düzeltmek istemesi yönünden eşsizdir.

Bahsettiğimiz şey isteyen herkesin kendi uygulamasını herhangi bir engel olmadan paylaşabileceği ve günümüz uygulamaları gibi işlev görmek için ya da kullanıcıların verilerini yönetmek için bir ara bulucuya ihtiyaç duymayan bir “merkezsizleştirilmiş uygulama mağazası”dır.

Ðappler (merkezsizleştirilmiş uygulamalar) kullanıcıları ve tedarikçileri direkt olarak birbirine bağlar.

Bu merkezsizleştirilmiş tasarım Twitter’a gelse ne olurdu?
Blockchaine bir mesaj yazdığınız anda o mesajı mikro blog sistemini tasarlamış olan şirket bile silemezdi.

Hala daha yeni bir konsept olduğu için, Ðapp’in henüz üzerinde herkesin ortaklaştığı bir tanımı yoktur.

Ana özelliklerinden bazıları açık kaynak olmaları ve merkezi hata noktalarının olmamasıdır.

Ðapp Çeşitleri
Henüz yeni yeni ortaya çıkan bu teknolojinin taraftarları, “her şeyi” merkezsizleştirme düşüncesiyle kendilerinden geçebilir. Ama kullanıcıların bilgi işlem platformuna kurabilecekleri uygulamalar biraz kısıtlı olabilir.
- Dappler üçe ayrılmaktadır:
- Parayı yöneten uygulamalar,
- Para barındıran uygulamalar (başka bir parça daha gerektirmektedir),
ve “diğer” kategorisine giren, oylama ve hükümet sistemlerini barındıran uygulamalar.

İlk uygulama türünde, bir kullanıcı anlaşma sağlayabilmek adına başka bir kullanıcıyla, verinin dağıtımını kolaylaştırmak için, ağ üzerindeki dağıtılmış bilgisayar düğümlerini kullanarak Ether takas etmek durumunda kalabilir.

İkinci uygulama türü, para ile blockchain dışında kalan bilgiyi birleştirir.

Bu ne demek oluyor? Diyelim ki bir tarlanız var ve bunu bir sigorta uygulaması üzerinden sigortalattınız. Bu uygulama, sizinle alakalı olmayan hava durumu bilgilerine bağlı hareket eder. Hava durumu bilgilerini alan uygulama, kıtlığın size vurup vurmayacağını bilebilir. Ancak belirttiğimiz gibi hava durumu bilgilerinin sizinle bir alakası yoktur yani dışarıda kalan bilgidir.

Bu türdeki uygulamalar işlev görmek için dışarıdan güncel bilgi getiren tabiri caizse kahinlere ihtiyaç duyar. Belirtmekte fayda var ki bazı geliştirmeciler bu türdeki bir uygulamanın gerçekten merkezsizleştirilmiş bir şekilde yapılıp yapılamayacağı konusunda şüphecilerdir.

Bitcoin, mali otoritelere ihtiyaç duymadan ayakta kalmaya devam edebiliyorsa, şirketler veya başka türdeki organizasyonlar da böyle bir şey başarabilir mi?

Merkezsizleştirilmiş özerk organizasyonlar, Dapplerin hırslı nesillerindendir (bu konu DAO Nedir? yazımızda detaylandırılmıştır).

Hedef lidersiz bir şirket kurmak, başlangıçta üyelerin nasıl oy kullanacağı ve şirket fonunun nasıl kullanılacağı konularını bir programın yönetmesini sağlamak ve sonra da, işleri akışına bırakmaktır.
Decentralized autonomous organization(DAO)
Şöyle bir şey hayal edin:
Sürücüsü olmayan bir araba etrafta dolanıp yolcu arıyor. Bir yolcuyu indirdikten sonra da ondan elde ettiği geliri yakıt almak için kullanıyor. Başlangıçta programlanması dışında, arabanın bu saydığımız şeyleri yapmak için dışarıdan hiçbir yardıma ihtiyacı yok.

Yukarıda verdiğimiz “düşünce deneyi” eski Bitcoin destekçisi Mike Hearn tarafından ortaya atılmıştır ve onun düşüncesine göre önümüzdeki 30 sene içinde Bitcoin, bir lidere/otoriteye ihtiyaç duymayan organizasyonların ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Hearn’ın tarif ettiği rüya, DAOlardır (merkezsizleştirilmiş özerk organizasyon). Bu organizasyonlar, 2009 yılında Bitcoin’in ortaya çıkışından kısa bir süre sonra, Bitcoin topluluğunun aklında fırıl fırıl dönen bir fikirdir. Buradaki düşünce, eğer Bitcoin bir mali ara bulucuya ihtiyaç duymadan da iş yapabiliyorsa o zaman belki şirketlerin ve diğer organizasyonların da bir gün hiyerarşik bir yönetime ihtiyaç duymadan iş yapabileceğidir.

Kısaca DAO, bir şirketin en başta yapacağı şeyi yani belli başlı kuralları bir şablona oturtmayı hedefliyor. Bu şablon, belli bir amaç için bir miktar fon ayırmak veya bir kuralın değiştirilme işlemini belirlemek olabilir.
Bu yönden, DAO ile normal bir şirketin çalışma şekli benzerdir. Ama büyük bir farklılık vardır: Normal şirketler dijital olarak yönetilmez.

The DAO
Yukarıda anlattığımız gibi bir organizasyon kurmak için yapılmış denemelerinin en bilinenine “The DAO” denir.

2016’da yayınlanan proje birkaç ay içinde başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, bu teknolojinin neler doğurabileceğine dair fikirler edinmemizi sağladı.

Plan, katılımcıların DAO token’ı alması ve hangi projeye fon sağlanacağına dair bir oy kullanmasıydı. Hangi projelere yatırım yapılacağı konusunda “toplumun aklına” güvendi.

The DAO’nun günümüz organizasyonlarının yönetiminde geliştirmek istediği birkaç şey vardır:
- İnternete erişimi olan herkes DAO token’ı barındırabilir veya satın alabilir
- DAO’nun yaratıcıları, oy çoğunluğu sonucunda herhangi bir kural koyabilir.

DAOlar da bir yönden buna benzer işliyor. Akıllı kontratlara veya sistemde neler olabileceğine dair önceden programlanmış programlara dayanıyor.

Bu akıllı kontratlar çeşitli görevleri uygulamak için programlanabilir: Belli bir tarihten sonra veya oy verenlerin belli bir yüzdesi bir projeye yatırım yapmayı onayladığında fon dağıtabilir.

Bazı destekçiler bu sistemin yalnız parayla ilgili değil, herhangi bir karar verilmesi gereken her türlü organizasyonda işe yarayabileceğini söylüyor.

İşin temelinde bu sistemi şifreyle garanti altına alınmış bir demokrasi olarak görüyorlar. Pay sahiplerinin yeni kurallar eklemek, kuralları değiştirmek, bir üyeyi topluluktan çıkarmak için oy kullanabildikleri bir demokrasi.

Güvenlik
“Durdurulamaz kod”un niye bir güvenlik problemi olarak görülebileceğini anlamak kolaydır. Günümüzde bir DAO’yu veya Ethereum blockchainine koyulduğu anda onu destekleyen akıllı kontratları değiştirmek zordur. Bu bir yandan “iyidir” çünkü böylece kimse kuralları değiştiremez.

Ama aynı zamanda çok büyük bir dezavantajdır. Eğer biri yürürlükte olan bir DAO’da bir hata fark ederse, geliştiriciler kodu değiştiremeyebilir.

The DAO’nun problemi de buydu. Gözlemciler, saldırganın fonları birer birer kurutmasını izlediler ve bunu durdurmak adına hiçbir şey yapamadılar (Teknik olarak saldırgan, kurallara uyuyordu).

Ethereum’un önde gelen yazılımcıları, fonları sahiplerine iade etmek adına işlem geçmişini geriye aldılar ve bu hareket Ethereum topluluğunda fikir ayrılıklarına neden oldu.

Eğer ileride yine böyle bir durumla ne yapılacağı, hala tartışma konusu.
ICO(Initial Coin Offerings), geleneksel mali sistemden farklı olarak ortaya çıkmış alternatif bir kitle fonu olarak düşünülebilir. Bu model, birçok başarılı proje ve şirkete işe başlamak için ihtiyaçları olan sermayeyi sağlamıştır. 2013 yılında kitle fonu 5.1 Milyar Dolar’ı bulurken bu sayı 2014’te 16 Milyar Dolar’a, 2015’te ise yaklaşık 34 Milyar Dolar’a çıkmıştır.

ICO, kitle fonunun kripto para versiyonudur ve görünüşe göre kripto para dünyasında kullanılmaya devam edecektir. Şirketlerin ve bireylerin projelerine sermaye bulmasının ve sıradan kullanıcıların değerli olduğunu düşündükleri projelere yatırım yapmalarının en kolay ve en etkili yollarından biridir. ICO’lar genellikle bir hafta veya daha fazla süren ve insanların zaten bilinen kripto paralar (Bitcoin vb.) karşılığında piyasaya yeni çıkmış token’lardan alabildiği bir etkinliktir.

ICO’larda bir projenin desteklenmesinin belli bir limiti veya amacı olabilir, yani her token’ın önceden tasarlanmış belli bir ücreti vardır ve ICO periyodu boyunca değişmez. Bunun sonuçlarından biri olarak da, sabit sayıda token tedarik edilir.

Sabit tedarikle, dinamik bir yatırım amacınız da olabilir yani tokenların dağıtımı, alınan yatırımlara göre yapılır. Bu şu anlama gelir: Bir proje ne kadar fazla yatırım alırsa, token fiyatı da o kadar yüksek olur.

Bunun dışında, alınan belli sayıdaki yatırımlara göre belirlenen dinamik bir token tedariğiniz de olabilir yani her token’in fiyatı sabittir (örn. 1 BTC = 1 token) ama ne zaman yeni bir BTC gönderilse, yeni bir token yaratılır. Hedeflere göre bir limit belirlenebilir.
USDT – Tether
Eğer Poloniex veya Bittrex borsalarını kullanıyorsanız, büyük ihtimalle USDT marketine denk gelmişsinizdir geliyor hatta düzenli olarak kullanıyor bile olabilirsiniz.

Eğer bu borsaları kullanmıyor ve USDT’nin ne olduğunu merak ediyorsanız, USDT, Omni Layer Protokolü aracılığıyla Bitcoin blockchainine damgalanmış bir kripto para varlığıdır. Her bir USDT birimi Tether Limited’ın stoklarında tutulan bir Amerikan Doları ile desteklenir ve Tether Platform aracılığıyla geri alınabilir. USDT transfer edilebilir, depolanabilir, harcanabilir. Tıpkı Bitcoinler veya diğer kripto paralar gibi kullanıcılar Tether’i işlem için kullanabilir ve Omni Layer’ın etkinleştirilmiş olduğu herhangi bir cüzdanda (Ambisafe, HolyTransaction, OmniWallet vb.) depolayabilir.

USDT ve diğer Tether birimlerinin yaratılış amaçları ulusal para birimlerinin aktarımını kolaylaştırmak ve kullanıcılara Bitcoin yerine ve an itibariyle pek güvenilir olmayan cüzdan ve takas denetimlerine bir alternatif sunmaktır. USDT, Proof Of Solvency metodu yerine Proof of Reserves Process isimli bir metot ortaya çıkarmıştır.

Tether Proof of Reserves sisteminde, ağ üzerinde dönüşümde olan USDTler Omnichest.info’da sağlanan araçlar aracılığıyla Bitcoin blockchaininde kontrol edilebilirken bunların yerini tutan toplam Amerikan Doları miktarı da banka bakiyesi ve periyodik denetlemeler yapan profesyonellerce kanıtlanır.

Dönüşümde olan toplam USDT miktarı TUSD olarak gösterilir. Dönüşümdeki toplam USDT miktarı her zaman Tether Limited tarafından tutulan banka hesabındaki Amerikan Doları miktarına denk olmalıdır ki Tether Platform üzerinden Tether alan kullanıcılar, paralarını günlük kullandığımız banknotlar halinde alabilsin.

Banka hesabındaki dolar miktarının dönüşümdeki USDT miktarıyla aynı olduğunu kanıtlamak için Tether Limited şirketi kendi internet sitesinde banka bakiyesini yayınlar. Profesyonel denetçiler düzenli olarak bu bakiyeyi ve finansal durumu onaylar, imzalar ve yayınlar.

Tüm bunlar sonucunda ortaya en eski blockchain olan Bitcoin’i kullanan, aşırı güvenli ve açık bir sistem çıkıyor.
SegWit, Segregated Witness’ın kısaltılmış halidir ve Türkçe’ye “ayrılmış tanık” olarak çevirebiliriz. Bitcoin Çekirdeği’nin geliştirici ekibi tarafından ortaya atılmıştır.

Kısmi çatallaşma olarak adlandırabileceğimiz soft fork olayı olan SegWit, tüm kullanıcıların yazılımlarını güncellemesine ihtiyaç duymadan, problem yaratmadan çalışabilecek olan ileriye yönelik bir Bitcoin blockchain’i yükseltmesidir. Bitcoin Çekirdeği’nin 0.13.1 sürümünde yayınlanmıştır.

Segwit’in İşleyişi
Para işlemlerinde, üç ana etmen faktör vardır. Gönderenden, alıcıdan ve imzalardan (genelde “tanıklar” diye adlandırılabilir) oluşan bu üç etmen, işlem genişliğinin büyük bir bölümünü oluşturur. Çoğu kişinin düşündüğünün aksine SegWit, tanıklık verilerini ayrı bir tanıklık bloğuna aktarmaz. Bunun yerine SegWit 1 MB blok boyutu kapasitesini, seri haline getirilmiş tanıklık verilerini tek bir birim ve çekirdek blok verisini dört birim olarak sayarak; 4 milyon birim blok taşıyabilir hale getirir. Bunun anlamı, blok boyutlarının arttırıldığıdır.

SegWit tanığın içindeki her byte’ı 1 MB oluncaya dek 0.25 byte olarak sayar yani bir bloğun maksimum boyutu neredeyse 4 MB’ı bulur. Bu, verinin küçültüldüğü anlamına gelmez. Bu işlemde yapılan şey veriyi 1 MB limitini arttırmaya olanak tanıyacak şekilde saymaktır. Ancak bu işlem sadece tanıklık verilerini etkiler ve tanıklık dışındaki veriler hala daha maksimum kapasite olan 1MB’a kadar 1 byte olarak ya da maksimum blok hacmi olan 4MB birime ulaşıncaya dek 4 birim olarak sayılır.

Bitcoin Çekirdeği: ‘’İşlemler SegWit özelliğiyle yapılmaya başlandığında, bu değişiklik blok başına düşen veri miktarını arttıracaktır (işlemlerin %100’ünün SegWit ile yapılması durumunda blok başına 2 MB veri düşmesi bekleniyor ancak en kötü durumda bu oran blok başına 4 MB’a kadar çıkabilir). Bu haliyle daha çok işlem hacmine imkan sağladığı için, UTXO [Harcanmayan işlem çıktısı] veri tabanını daha hızlı bir şekilde yükseltmesi beklenebilir (işlemlerin %100’ünün SegWit ile yapılması durumunda, bu yükselişin oranı iki katına çıkabilir; en kötü durumdaysa SegWit bir soft fork (kısmi çatallaşma) olduğu için UXTO [Harcanmayan işlem çıktısı] oranı değişmez).

Diğer Faydaları
SegWit’in en bariz faydası, farklı bir işlem formatında gerçekleşen kapasite artışıdır. Tabii başka faydaları da bulunmaktadır. Bunlardan birkaçı:
- Çok imzalı işlemler için arttırılmış güvenlik
- İmza hash operasyonlarının doğrusal ölçeklendirmesi
- Komut dosyası sürümlendirme ve daha fazlası.

Bunlardan en önemlisiyse, işlemlerdeki geçerlilik sorunlarını çözmektir. İşlem geçerlik sorunlarının gerçekleşme sebebi, işlemdeki bilgilerin değiştirilememesini sağlayan imzaların kendilerini koruyamamalarıdır. Yani işlem kimliğinin hesaplanış şekli, herkese o işlemin kimliğini değiştirme imkanı vermektedir.

SegWit bu sorunu şöyle çözüyor: İmzaları işlemin kimlik verisinden kaldırıyor ve böylece herhangi birinin imza verilerini değiştirmesi imkansız hala geliyor.

İşlem geçerliliği sorununun çözülmesi aynı zamanda Lightning Newtork([LN]: Blockchain tabanlı anında ödeme sistemi) gibi ödeme kanallarının da önünü açıyor. Bu tarz ödeme kanalları Bitcoin’de de uygulanabilmektedir ama işlemler değiştirilebildikleri için risklidirler (yukarıda bahsettiğimiz geçerlilik sorunu yüzünden). Bu sorun işlemlerin sıkışmasına neden olur.

Arttırılmış çok imzalı işlemler ve daha büyük blok hacim limiti gibi sorunların çözümü de LN gibi kanallar için faydalıdır.

Madenciler bu yüzden SegWit’i sevmezler. Çünkü bu tarz farklı ödeme kanallarının işine yarayan şeyler, madencilerin işine yaramaz. Farklı ödeme kanalları Bitcoin’e bağlı olmadıklarından, buralardaki işlem ücretleri madencilere gitmez.

Segwit Aktivasyonu
SegWit’in aktif hale getirilmesi için, madencilerin %95’inin bu durumu onaylaması gerekmektedir. Madenciler oylarını blokların içine belli veriler yerleştirerek belli ederler. Gereken oranın %95 olma sebebi “BIP 34” adlı, %95 oranını şart koşan, bir softfork aktivasyon metodu yüzündendir. Buna çok aman aman gerek olmasa da SegWit aktivasyonu sonrasında çatallanmaların veya Double Spend durumunun meydana çıkma riskini azaltmaktadır.
Google Authenticator (2fa, 2 Step Verification, Two-Factor Authenticaton, “2 Adımlı Doğrulama”), kripto para ticareti yapabileceğiniz borsalara girerken, bazı borsalarda alım satım yaparken ve hatta borsadan para çekerken bile kullanabileceğiniz ek bir güvenlik uygulamasıdır. Hem AppleStore hem Google Play üzerinde bulunan bu ufak boyutlu uygulama sayesinde işlemlerinize daha güvenli bir şekilde devam edebilirsiniz.

Google Authenticator’un çalışma mantığı aslında oldukça basit. Üyesi olduğunuz borsalara Google Authenticator’ünüz eşlediyseniz giriş yaparken e-posta adresi ve şifrenizi girdikten sonra sistem sizden yeni bir 6 haneli kod isteyecek. Bu 6 haneli kodu da Google Authenticator programı üzerinden alacağız. Bu kodlar her 30 saniye bir güncellenecek olup sadece size özeldir.
Blockchain’in güvenirliği ve bütünlüğü, çift harcamaların kabul edildiği veya kayıt altına alındığı herhangi bir hileli veri veya işlem şansı olmamasından kaynaklanmaktadır. Blockchain teknolojisinin arkasında yatan güvenilirliğin en önemli parçası ise “Hashing” işlemidir.

Hashing, herhangi bir uzunluktaki bir girdiyi alarak onu bir dizi matematik algoritma ile şifreli bir çıktı haline dönüştürme işlemine verilen isimdir. Örneğin Bitcoin, SHA-256 isimli bir algoritma kullanıyor.

Hashing ile Veri Güvenliğini Sağlama
Hashing sayesinde verilerin güvenliği önemli ölçüde arttırılabilir. Hash’e bakarak verileri çözmeye çalışan bir kişi, şifrelenmiş bilginin uzunluğunu bile çözemeyecektir. Kriptografik bir hash fonksiyonunun kayda değer olması için birkaç önemli özelliğe sahip olması gerekir. Bu özellikler;

Farklı girdiler ile aynı hash değeri elde edilmemeli:
Bu özellik oldukça önemli. Eğer farklı girdiler ile aynı hash değerini elde edebiliyor olsaydık, girdilerin gerçekliğini takip etmek imkansız olurdu.

Aynı girdi her zaman aynı hash değerini üretecektir:
Bu özellik tıpkı bir önceki özelliğe benzer şekilde oldukça önemli.

Girilen herhangi bir girdi için hızlı bir şekilde hash değeri üretilmeli:
Sistem, verimli bir şekilde çalışmalı ve değer vermeli.

Hash değerine bakarak girdiyi belirlemek imkansız olmalı:
Bu özellik verilerin güvenliğinin sağlanması için en önemli özelliklerden bir tanesi.

Girdide oluşan en ufak bir değişiklik bile hash değerini tamamen değiştirmeli:
Bu özellik aynı zamanda oldukça önemli bir güvenlik meselesi. En ufak bir değişiklik ile sadece küçük bir değişim oluşuyorsa, girdinin ne olduğunu çözmek oldukça kolay olacaktır. Fakat hashing algoritması ne kadar iyi ve karmaşık olursa, girdiyi değiştirmenin etkisi de o kadar büyük olacaktır. Böylece en ufak bir değişiklikte bile hash tamamen değişecektir.

Hashing, verilerin hedeflenen alıcı tarafından görülmeden önce kurcalanmadığını belirterek güvence altına alır. Dolayısıyla hassas bilgiler içeren bir dosyayı indirdiyseniz bunu bir hashing algoritması ile çalıştırabilir, bu verilerin hash değerlerini hesaplayabilir ve verileri size gönderen kişi tarafından gösterilenler ile karşılaştırabilirsiniz. Eğer hash değerleri eşleşir ise dosyanın alınmadan önce değiştirilmediğinden emin olabilirsiniz.

Blockchain ve Hashing
Blockchain’i blockchain yapan en önemli unsurlardan bir tanesi hashing işlemidir. Zincirdeki her bir blokta yer alan girdiler aslında her şeyi temsil eder. Bu yüzden bu noktaya kadar her bir işlem, eklenen yeni veriler ile birleştirilir. Dememiz şu ki, çıktılar, bir blok zincirinde meydana gelen önceki tüm işlemlere dayanır ve dolayısıyla onlar ile birlikte şekillenir.

Bahsettiğimiz üzere girdinin herhangi bir kısmındaki en küçük bir değişiklik, çıktıda büyük bir değişikliğe yol açmaktadır. Bu da blockchain teknolojisinin reddedilemez güvencesidir. Önceden bir blok zincirde olan herhangi bir kaydı değiştirmek tüm hash değerlerini değiştirecek ve onları yanlış ve eskimiş hale getirecektir. Blockchain’in şeffaf yapısı göz önüne alındığında bu imkansız bir hale geliyor.

Genesis bloğu olarak bilinen ve blockchain’in ilk bloğu olan bu blok bir araya getirildiğinde ve onaylandığında benzersiz bir hash değeri meydana getirir. Bu hash değeri ve işlenen tüm yeni işlemler, daha sonra zincirdeki bir sonraki satırda kullanılan yepyeni bir hash değeri için girdi olarak kullanılır. Bu da her bloğun bir önceki bloğuna onun hash değeri yoluyla geri dönebilmesi anlıma geliyor. Böylece ağdaki nodelar (düğüm) hash değerlerinin ne olması gerektiği konusunda fikir birliğine vardığı sürece işlemler güvenli bir şekilde eklenebilir.

"Balkanlar, Türkiye, Orta Asya ve Orta Doğu’da; küresel Kripto Madencilik Hizmeti Veriyoruz, çok uluslu ve bölgesel şirketlerin öncelikli çözüm ortağıyız."

Elektronik Bülten


Bize Ulaşın